1 Aralık 2012 Cumartesi

Loewe - Loewe Pour Homme (1974)

"Tuscany gibi bileğinizi koklamaya doyamayacağınız parfümlerden.." 



Sıradaki parfümümüz, 1846' dan beri dericilik işinde olan ve deri giyim/aksesuar alanında nam salmış ünlü İspanyol moda evi Loewe' nin 74 çıkışlı ilk parfümü olan Loewe pour homme. Siz ellerinizi kovuşturmaya başlamışken, ben de parfümün bir aromatik fujer olduğunu belirterek heyecanı arttırayım. Önce harmana bakalım.

Loewe pour homme' un harmanı

üstte: bergamut, petitgrain, limon, lavanta, biberiye
ortada: silhat, kabe samanı, sardunya, sandal ağacı, ada çayı, karanfil
altta: amber, misk, meşe yosunu, tonka fasulyesi, deri 


notalarından oluşuyor. Döneminin klasik harman yapısına ve zenginliğine sahip. Yine lavanta, sardunya, meşe yosunu klasik fujer dizilimine de sahip. Bunlardan dolayı yabancılık çekmeyeceksiniz. Harman kalitesi tam 70'lere yakışır kalitede oldukça yüksek. Algılanan notaları tek tek ve doğal, temiz biçimde algılayabiliyorsunuz. Burnunuzu yoran, sentetiklik yapan bir nota, harmanda köşelilik yok. Karakteristik olarak tam 70'ler beyefendi kokularıyla 80'ler maskülen kokularını arasında. Yani ne 70'ler parfümleri kadar klasik bol baharatlı aromatik ya da şipre diziliminde değil, ne de 80'ler fujerlerinin baskın lavantalılığında değil. İki tarzdan da güzel yönleri alıp kombine etmiş. 

Koku açılışı; zengin ve taze bir limon eşliğinde, ada çayı ve sardunya şeklinde. Limon ilk başta mayhoş ve çok taze. Zaman geçip koku oturdukça limon kokusu sanki limon şekeri bir kokuya dönüşüyor. Tüm parfüme limon notası hakim. Tabi ki çiğ değil oturaklı sicilya limonunu andıran bir limon. Böyle deyince eau sauvage, tuscany tarzı bir limon kokusu düşünün. Tatlı, ekşi, olgun. Bu ada çayı sardunya, bol limon karışımı bana ilk başta acqua di parma'yı da anımsattı. Açılıştan 15-20 dakika sonra parfüm oldukça kısa süreliğine Tabac sabunsuluğunda klasik berber dükkanıvari bir koku salıyor. Ama bu keyfini yaşamak için çok derinden ve ancak birkaç dakikalığına sürüyor. Zannediyorum ondan da sandal, ada çayı ve karanfilin etkisi var. Karanfil böyle çok ufak dozlarda kullanıldığında çok stratejik bir nota olabiliyor. 


Orta harman da oturduğunda amber, misk, yosun notaları kokuyu biraz daha kombine bir hale getiriyor. Deri de çok azıcık tat katıyor. Ama bu detaylar yakın mesafeden alınıyor. Uzaktan, oturduktan sonra limon şekeri gibi tatlımsı, klasik tip maskülen koku salıyor. Evet koku klasik bir maskülen koku. Ağır ya da sert değil. Tuscany gibi bileğinizi koklamaya doyamayacağınız parfümlerden. Eski kafa da değil ve iyi övgüler alıyor. Beğenmeyen görmedim. Buraya kadar her şey güzeldi ama bir sıkıntı var; evet zayıflığı. Ne yazık ki bu çok güzel kokan koku açılıştan kısa bir süre sonra sönümlenmeye başlayan, bundan dolayı atak olamayan, kendini çok gösteremeyen bir koku. Kalıcılığı ortalamanın üzerinde ama ömrünün ilk yarısında oldukça zayıflamış oluyor. Güzel kokusunu üstünüzde duymak için sık sık tazeliyorsunuz ve durmadan keşke biraz daha kendini gösterecek bir fark edilirliği olsaydı diyorsunuz. Bu sıkıntı benim yıllardır safari ve polo crest gibi kokulara alternatif bulamamamın temel nedenlerinden. Yine de sırf bu yüzden bu parfüme yazık edilmez. 


Özetle, koku, harman, karakter olarak 70 ve 80'lerin maskülen klasik yapılı erkek parfümlerini sevenleri mest edecek güzellikte tam kıvamında bir parfüm Loewe pour homme. Biraz rive gauche alın bunu eau sauvage ile karıştırın, iki damla da tuscany katın işte size loewe ph. 

Fark edilirlik ilk yarım saat iyi, sonrasında ortalama altı. Kalıcılık ortalama üzeri. Yumuşak ve hafif yapısından dolayı 20' den itibaren bile kullanılabilir. Çok sıcak yaz günleri dışında her zaman her ortam ve günün her anı kullanılabilir, sık tazelemek sorun olmayacaksa genel kullanıcılara denemelerini tavsiye ediyor, klasik maskülenleri sevenlere ise kaçırmamalarını öneriyorum. 

Lalique - Encre Noire (2006)

"Kendinizi zorlarsanız gerçekten koyu bir mürekkepvari kokuyu andırıyor.."


Encre Noire yani kara mürekkep; özellikle mücevher ve cam şişe tasarımlarıyla ünlü olan Lalique' in bir dönem oldukça popüler olmuş koyu kabe samanı karakteristiğindeki kokusu. Lalique' in özellikle kadın parfümlerindeki şişe estetiğini mutlaka görmek gerekiyor. Erkek parfümü şişeleri ise daha sade yapılı. Encre Noire' ın şişesi de eski mürekkep hokkalarına benzeyen minimalist tasarımıyla başarılı bir çalışma olmuş. 2006 çıkışlı parfümümüz aromatik odunsu tipte.

Encre Noire' ın harmanı:

üstte: servi
ortada: kabe samanı
altta: misk, kaşmir ağacı 

notalarından oluşuyor. Fazla detay verilmemiş. Misk yapay, kaşmir ağacı notasının da iso-e ile zenginleştirilmiş sedir, amber, vanilya, misk karışımı çoğunlukla sentetik bir kombinasyon olduğunu biliyoruz. Buna rağmen harman açık biçimde sentetik değil. Çok bariz şekilde doğal gelen kokular olmadığı gibi, rahatsız eden bir sentetiklik de yok. Iso-e super kimyasalı burada da kullanılmış ama nisbeten iyi dozajlanmış. Harman kalitesi ortalamanın biraz üzerinde hissettiriyor. Oldukça koyu ve durağan bir harman. 

Kokusuna değinmek gerekirse, öncelikle encre noire' ın şişeden şişeye farklılık gösterebildiğini belirteyim. Bazı versiyonlarda; hafif nemli odunsu, gayet koyu bir kabe samanı karakterindeyken, daha yeni şişelerinde yine koyu ama servi ve kaşmirin içindeki sedirin burukluğuyla daha kuru ve sönümlenmiş bir kabe samanı karakteristiği şeklinde. İlk versiyona denk gelirseniz beğenilmesi daha kolay. İkinci versiyon o kadar da beğenilesi değil. Ama her iki durumda da zaten herkesçe beğenilebilecek bir parfüm değil. Nedenlerine gelelim; parfüm harmanı ve şişesi gibi aynı şekilde sade ve minimalist bir kokuya sahip. Fazla hareketli, dinamik ya da zengin değil. Sabit, durağan, kapalı bir kabe samanı kokusuna sahip. Kendinizi zorlarsanız gerçekten koyu bir mürekkepvari kokuyu andırıyor.

Her ne kadar yeni kesilmiş taze çimen kokusunu andıran kabe samanı notası yurt ışında oldukça sevilen bir nota olsa da, ülkemizdeki burunlar buna çok alışkın değil. Parfümlerde genel olarak 3 tip kabe samanı karakteristiği oluyor. İlki oldukça taze, canlı bir karakter ki örneği creed original vetiver, ikincisi daha az enerjik hatta hafşf donuk, daha topraksı bir kabe samanı ki bunlar yeni kesilmiş çimen kokusuna ya da yeni yıkanmış çamaşır kokusuna daha yakın oluyorlar misal mugler cologne ya da gendarme edp, son olarak pek fazla görülmeyen koyu, kapalı kabe samanı karakteri ki işte encre noire bu gruba giriyor. Ha koyu karakter kabe samanına yakışmıyor mu? bence yakışıyor. Ama encre noire başlangıçtan itibaren biraz fazla sade ve sönük yapısıyla bir de son versiyonlarda gördüğüm servi ve sedirin kokuyu gereksiz yere buruklaştırmasıyla olası beğeniyi iyice azaltıyor. Bu haliyle oldukça sınırlı bir kesime hitap ediyor.

Özetle; zaman zaman en iyi kabe samanı kokusu olarak kabul edilen, ki ben buna katılmıyorum, ortalamanın biraz üzerinde kalite çıtasına sahip olan, zayıf yapısını geçersek, genel sade ve koyu karakteristiğiyle oldukça sınırlı bir kesime hitap edecek bir ürün olmuş. Genel kabe samanı karakterli parfümler arasında orjinalliğiyle biraz daha öne çıkan ama genel başarımıyla ancak ehh denilecek bir parfüm. Fakat isminin, şişe tasarımının ve koku karakteristiğinin bu kadar güzel bir uyuma sahip olabilmesi kesinlikle takdire şayan.


Fark edilirliği ilk yarım - bir saat fena değil, sonra hızla azalıyor ve tene çok yakın kalıyor. Kalıcılık olarak ortalamanın üzerinde bir kalıcılığa sahip ama bu çok az algılanıyor. Genel yapısı olarak aslında 20 yaştan itibaren de kullanılacak kadar hafif yapılı olsa da koyu karakteri yüzünden oturmuş bir kullanıcıyla daha iyi uyum sağlayacaktır. Dolayısıyla parfüm olarak 20'den itibaren karakter uyumu olarak en az 25 diyorum. Sıcak yaz günleri dışında her mevsim, iç ve dış mekanlarda günün ikinci yarısında kullanılmaya uygun bir parfüm. Özellikle kabe samanı karakteristiğindeki kokulara meraklı değilseniz tavsiye etmiyorum, aksi taktirde bir deneyebilirsiniz.

18 Kasım 2012 Pazar

Cartier - Roadster (2008)

"tam anlamıyla ya sev ya nefret et parfümü.. "



Roadster 2008 çıkışlı modern ve kendine has karakteristik yapılı bir aromatik fujer. Benim sevmediğim şekilde black, speed, speedometer gibi bir sürü varyantı da çıkmış durumda. Zaten Cartier' nin en büyük hobisi parfümlerine varyasyon yapmak. Neyse, konu onlar değil. Orijinal roadster ile devam edelim. 

Raodster' ın harmanı:

üstte: kıvırcık nane (spearmint), bargamut
ortada: nane (peppermint), ozon notası
altta: silhat, vanilya, laden, kaşmir ağacı 


notalarından oluşuyor. Harmandan başlayalım. Parfüm açılışta çok hafif bir sentetiklikle başlıyor ve bu sonra azalıyor,  yüksek kalite bir harman beklemeyin. Fakat esas sıkıntı alt harmanda ki, ona sonra değineceğim. Gördüğünüz gibi hem üst, hem de orta harmanda nane notaları var. Evet roadster nane notaları baskın bir parfüm. Ayrıca kaşmir notasına da sahip ki bunun da doğal bir nota olmadığını biliyoruz ona da değineceğim. Fakat temel olarak harmanın ancak eh dedirtecek olduğunu bilin. Bunu neden söylüyorum, çünkü roadster tam anlamıyla ya sev ya nefret et parfümü. Yaratıcısı Mathilde Laurent. Kendisinin bazı guerlain acqua allegoria serileri yaratmışlığı da var ki, bunlardan pamplelune benim favorilerimden. 

Roaster hakkında, Belki bazı insanların marka ya da üründen çok kadına olan obsesif bağlarından dolayı parfümü bir başyapıt seviyesinde yorumlamalarını görebilirsiniz. Elbette ki gerçek başyapıtları kullananların bu iddialara benim gibi gülüp geçeceği bir gerçek olsa da, bu tip abartılı yorumların pek çok insanı baştan yanıltabilecekleri düşüncesi de rahatsız ediyor. Parfümün ya sev ya nefret et tipinde olmasının temel nedenleri; alışılageldik fujerlerden bağımsız, modern, mineral fujer olarak tanımlanan karakteristiği ve çoğu insana farklı gelen vanilya-nane kombinasyonu. Bana sorarsanız parfüm bir fujerden çok uzak olduğu gibi mineral fujer tanımlamasını karşılayacak bir karakteristikten de uzak. Terre'deki ya da salvatore ferragamo F deki gibi bir minerallilik beklemeyin. Yani ya hedeflenenleri ya da tanımlamalarda hatalar var. Fakat sayıları hiç de azımsanamayacak kadar kişiye göre "naneli dişmacunu" 'na benzetilen nane-vanilya kombinasyonu temalı koku karakteristiği bence o kadar da kötü değil. Ha kesinlikle başyapıt değil. 



Bu kadar laf gevezeliğinden sonra biraz kokusu hakkında somutlaşalım. Parfümü sıkmanız üzerine ilk açılış kuvvetli bir nane ve laden reçinesi kokusu yanında onlara biraz eşlik eden silhat şeklinde. Özellikle laden gayet kuvvetli. Nane de taze, yeşil bir nane değil de yumuşak tatlımsı bir nane. Neyse bu açılışın hemen sonrası bu naneli-reçineli karışıma kakaomsu, hafif asidik kırmızı meyvemsi bir tatlılık karışıyor. Bu kırmızı meyvemsi nota ne bilemiyorum. Ama kesinlikle ufak bir kırmızılık geliyor. Fakat bu kısa sürüyor, kakaomsu koku daha kalıcı oluyor. Sonuçta ilk hali, vanilya, nane, kakao karışımı olan ilginç bir koku oluyor. Bazıları bunu naneli diş macununa benzetip geçerken ben bariz bir şekilde nestle' nin sevdiğim After Eight çikolatasının kokusuna benzettim. Bu süreçte nane yumuşarken, araya kaşmir ilave oluyor. Bu benzer koku karakteristiği Givench Very Irresistable'da da vardı. Ama o fındığmsıydı, burada nane var.

Bu after eight benzeri koku bir saat kadar böyle gidiyor. Sonra kakao azalıyor ve onun yerine vanilya kuvvetleniyor. Nane ise baştan itibaren azalarak da olsa hep var. Ben açıkcası nane ve vanilya kombinasyonunu beğendim. Parfüm çok nadir bazı durumlarda üst harmandaki bergamut notasını da kısa süreliğine gösterebiliyor açılışında. Parfümün son demlerinde nane iyice azalarak vanilyaya yerini bırakıyor. Vanilya bir tık daha az olabilirmiş. İlk denemelerinizde, efter eight şeklinde başlayıp sonra klasik vanilyalı bir kokuya geçiş yapan bir parfüm izlenimi verse de, uzun vadede kullandığınızda roadster' ın daha fazla kirli çamaşırı ortaya çıkıyor. Buraya kadar ki şikayetim nedir? Hafif yapılı parfüm, vanilyanın istenenden biraz daha kuvvetli olması ve mineral fujer, ya da modern sıradışı bir parfüm tanımlamalarını boş çıkaran, abartılacak kadar da özel olmayan bir parfüm imajı vermesi. Naneyi kullanan ilk parfüm değil. Ama bunlar o kadar da kötü şeyler değil. Anladınız, bir şey var, peki sorun ne?


En başlarda yazmıştım kaşmir ağacı notasına sahip olduğunu. Ve sentetikliğin sadece başlardaki hafif hal ile sınırlı kalmadığını. Ne yazık ki roadster orta harmandan sonra oldukça sentetikleşebilen bir harmana sahip. Bakın sentetikleşebilen dedim, çünkü kullandığım en anı anına tutmayan, değişken parfümlerden birisi. Kendi teninizde dahi ortama, hava sıcaklığındaki ufak değişimlere, uygulama miktarına bağlı olarak bergamut' u gösterip göstermeyebiliyor, alt harmanda buruklaşıp sentetikliğini gösterebiliyor ya da göstermiyor. Son denemelerimden sonra bahsettiğim senteitkliği bende bariz gösterdi. Bunun sebebi de kaşmir ağacı notası. Bildiğiniz gibi doğada kaşmir ağacı notası diye bir şey yok. IFF' e göre bu; sedir, amber, vanilya, misk notalarının karışımından oluşan kadifemsi bir his vermeye çalışan yapay bir nota. Ne yazık ki bu roadster'de oldukça kötü kurgulanmış. Parfüm son demlerinde özellikle yapay sedir notasından çok etkilenerek burun büken sentetik bir bombaya dönüşebiliyor. Bu; üstteki o taze naneli karakteri tamamen mahvediyor. Benim her 3 kullanışımdan 2 sinde olan bir durum. Algıları yorup hafiften başınızı dahi ağrıtabiliyor. 


Şimdi şöyle bir düşündüğümde aslında neresinden tutsam elimde kalıyor roadster. Harmanın vasat kalitesi, harmandaki uyum sorunları, sinir bozucu kaşmir notası ve kokuyu sonlarda berbat etmesi. Daha sayayım mı, misal benim tenimde internetteki çoğu yorumun aksine hem sönük hem de kısa ömürlüydü. Tüm bunlara baktığımda parfümün benim tenime uymamış olması ihtimalini görüyor olsam da, sonuçta harman durumu ve gidişatı malum. Kalıcılık, fark edilirlik sizde farklı olabilecek de olsa kaşmir yapacağını sizde de yapacaktır. 

Özetle; herhangi bir fujer kalıbına sığmayan, zaten kalıba sokulmaya da ihtiyaç duymayan günümüzün standart raf ürünlerinden ayrılan orijinal bir karaktere sahip roadster. Fakat öyle çok akılda kalıcı olacak kadar orjinal da değil. Yapımında maliyet kaygıları düşük tutulup biraz daha özenilse belki çok daha beğenilesi -farklı- bir parfüm olacakmış. Şu haliyle güzel başlayıp heyecanlandıran, ama sona yaklaştıkça üzüp hayalkırıklığına uğratan olmamış bir parfüm. Yine farklı yapıda, yarı maskülen ve naneli bir Cartier parfümü olan Pasha, çok daha başarılı bir parfüm. 


Fark edilirliği kötü, sönük ve tene yakın asılı kalıyor. Yakın temas olmadıkça hissedilmiyor. Kalıcılığı da diğer yorumların aksine bende ancak ortalama oldu ama o fark edilirliğiyle çok kalıcı olsa da fark etmezdi. Modern yapılı parfümün yaş aralığı oldukça geniş olsa da içindeki hafif erkeksilikten dolayı 20' den itibaren daha uyumlu olur diye düşünüyorum. Yaz dışında her mevsim kullanılabilir. İç mekanlara daha iyi uyabilir. Farklı yapısından dolayı özellikle merak ettiyseniz bir deneyin ama onun dışında tavsiye etmiyorum, pasha' ya ağırlık verin.

Lacoste - Lacoste Elegance for men (2007)

"iki fazlı bir harman olduğunu söyleyebilirim.."



2000' li yıllarda çıkardığı ve pek tutulmayan bir çok vasat parfümünden sonra, Lacoste' un 2007' de çıkarıp çıtayı biraz daha arttırmaya çalıştığı parfümlerden birisi Lacoste Elegance. Gourmand'lara göz kırpan oryantal fujer yapılı parfümün, hafif aromatik odunsu bir yüzü de yok değil. 30'larındaki modern beyefendiler için hedeflenmiş.

Lacoste Elegance' ın harmanı:

üstte: kekik, menekşe, nane, ardıç, mandalina
ortada: biber, muskat, kakule, ahududu
altta: sandal ağacı, sedir, çikolata, amber


notalarından oluşuyor. Harmanın içeriğine girmeden önce kalitesi hakkında konuşmam gerekirse, evet, 2000'ler öncesi lacoste' ların kalitesini hala aratıyor ama güncel şişeler arasından kıyaslarsak biraz daha özenilmiş olduğu belli. Belirli bariz bir sentetiklik bulunmamakla beraber, hiç bir nota doğal doğal ben buradayım demiyor. Zaten lacoste bu konularda hiç bir zaman iddialı olmamıştır, hedef kitlesi de bunu umursamamıştır. Harmanın yapısına gelirsek; iki fazlı bir harman olduğunu söyleyebilirim. Ne yazık ki bu iki faz arası geçiş uyumlu değil, üstelik bu iki faz birbiriyle çok ilgili de değil. Açılışta çok hafiften bir aromatik parfümü andıran yeşil kıvamlı notalar eşliğine rağmen tatlımsı bir gourmand izlenimi verip, bir süre öyle gitmesine rağmen, bir süre sonra tamamen kakulenin boyun duruğu altına giren baharatlı-odunsu aromatik bir profile dönüşüyor. Hal böyle olunca sizin ilk baştaki beğeniniz de yok oluyor. Harman köşeli olmamakla beraber belirli bir süre sonra çıkan kakulenin baskınlığından dolayı başarılı değil. Zaten yazdığım gibi iddia edildiği gibi elegant bir harman da değil.

Kokuya gelelim. Açılış doğal ve güzel bir ahududu, menekşe karışımı güzel bir kırmızı meyve tatlılığıyla başlıyor. Mandalina yok gibi, turunçgil beklemeyin. Kısa süre sonra bu kızıl ahududu karışımına hafif nane ve muskat da ekleniyor. İlk başlarda ardıç, nane, kekik gibi notalar çok derinden size aromatikvari bir hava veriyor ama anlık. Ahududu, menekşe karışımı birkaç dakika içinde anlaşılmayacak bir tatlılıkta kakaoya geçiş yapıyor. Buradaki kakao kuru ya da acı bir kakao değil de, süte karıştırılmış tatlımsı kakao kokusu gibi. Kapağını açtığınız nesquik kokusunun biraz daha yumuşak halini düşünün. Buraya kadar her şey güzel: ahududu'dan kakaoya aradaki dengeleyici notalarla tatlı bir geçiş, yumuşak bir gourmand izlenimi, vs. Sadece biraz daha baskın bir koku istiyorsunuz, çünkü beğeniliyor. 10 dakika geçmeden sandal ağacı da bu kakao karışımına hafiften eşlik yapmaya başlıyor. Her şey güzel gidiyor. 


Fakat 30-40 dakika geçmeye başlıyor ki parfümde bir şeyler oluyor. Bu tatlımsı yumuşak kakao karakteri giderek azalırken, biber, sedir ve kakulenin kuru, acımtırak halleri ortaya çıkmaya başlıyor. Burada sanki sentetikleşme oluyor gibi hissettiriyor. O beğendiğiniz yumuşak tatlılık yerini buruk odunsu bir acılığa bırakıyor. faz 1 bitiyor, faz 2 başlıyor. Sizin de bildiğiniz gibi harmanlar arası belirli bir akış olmasa bile ara harmanların karakteristik yapıları benzer olduğundan parfüm burnu yormaz. Ama burada olduğu gibi tatlıdan, buruğa zıt bir geçiş olunca burnunuz da haliyle bükülüyor. Amber bende yok gibi zayıftı ve parfümün bu son halini yumuşatmaya yetmedi. 

Özetle; her şeyi geçip baktığımda akılda kalıcı, çok çok beğenilesi bir koku olmamasına rağmen, biraz daha kuvvetli olup ilk karakterini dengeli şekilde devam ettiren bir koku olsaymış; yumuşak oryantal ve gourmand sevenler için, hatta benim gibi gourmandlara kısık gözle bakanlar için dahi beğenilesi, "aferin lacoste" denilesi bir koku olacakmış. Ama ne yazık ki olmamış. Harmanın ilerleyişi çarpık doğmuş bir çocuk gibi olmuş. 


Fark edilirliği ortalamanın altı, bende oldukça sönüktü, kalıcılığı da düşük. Tazelemek gerekiyor. Uygun yaş grubu geniş 20 ve üzeri. Sonbahar ve kış mevsimine uygun. Sönük karakterinden dolayı iç mekanlarda daha başarılı olabilir. Ben ilk halinden dolayı beğenip sevmek istesem de gidişatından dolayı bunu başaramadım. Zaten zayıf yapısı da puanlarını iyice düşürüyor. Bunlardan dolayı detaycı parfüm severlere önermiyorum. Ama hafif tatlımsı, sakin karakterli modern bir sonbahar kokusu arayan ortalama kullanıcılar -beklentilere girmeden- deneyebilirler.

Teşekkür

Kendisinin, saklınotalar' a olan değerli katkılarından dolayı sayın Nazım Güralp beye teşekkürlerimi bir borç bilirim.

24 Ekim 2012 Çarşamba

Versace - Versus Uomo (1991)

"esans kalitesine baktığımızda oldukça yüksek olduğunu görüyoruz.."


 
Versus Uomo, 91 çıkışlı odunsu oryantal tarzında ve artık üretilmeyen bir versace kokusu. Yine de bulunabiliyor. Maskülen yapılı ve yüksek kalite çıkasına sahip bir ürün.

Versus Uomo' nun harmanı:

üstte: misket limonu, lavanta, yeşil notalar, mandalina, şeftali, petit grain, bergamut, limon
ortada: kişniş, karanfil, köknar, süsen kökü, yasemin, brezilya gül ağacı
altta: sandal ağacı, tonka fasulyesi, amber, misk, aselbent, vanilya, sedir

notalarından oluşuyor. Dolu dolu bir harman. Baktığımızda  çok güzel üst notların yanında, brezilya gülü gibi az kullanılan notaların de olduğunu görüyoruz. Fakat bu dolu ve heyecan yaratan harman kokuya yansımıyor. Sadece harmana bakarak parfüme güvenmemenin önemi ortaya çıkıyor. Harmanda ne yazık ki armoni yok. Benim de bu parfümü beğenemememin en önemli sebebi. Açılıştaki güzel notaların, alttaki kuvvetli ve burun büken notalar nedeniyle boğulması. Yoksa esans kalitesine baktığımızda oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. Bugünün versace parfümlerinden çok daha yüksek bir kalite.



Parfümü ilk sıktığınızda kaliteli açılış size bu bir creed olmalı dedirtiyor. O kadar taze, doğal ve benzer karakterde. Turunçgiller çok canlı, limon ön planda. Fakat çok kısa bir süre sonra alttan sert notalar vurmaya başlıyor. Bunlar bana gül ağacı, kişniş ve pek sevmediğim süsen notaları gibi geldi. Süsen zaten başlı başına acımsı buruk bir nota. Gül ağacı da kuru sedirimsi/tatlımsı buruk yapısıyla dikkatli kullanılması gereken bir esans. Biraz fazla kullanılırsa kokuya genel bir ağırlık ve kuru burukluk verebiliyor. 

Bu aradaki acımsı buruk katman o kadar kuvvetli ki, alttaki tonka, amber, aselbent, vanilya gibi kuvvetli tatlımsı notaları bile baskılıyor. Dolayısıyla üstteki harika canlı turunçgil karışımı ve alttaki güzel tatlımsı karışım ara katmandaki acımsı, burukluk ile şiddetle baskılanıyor. Burnunuz istediğiniz yumuşak akışı elde edemiyor ve hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Keşke versace orta harmanı biraz daha sakin yapsaymış O zaman ortaya gayet beğenilesi maskülen, erkeksi ve kaliteli bir koku ortaya çıkacakmış. Belki de üretimden kalkması bu uyum problemleri nedeniyledir., kim bilir. 
 
Özetle, gayet güzel olacakken, yarım kalıp toparlanamamış bir koku gibi. Kompleks kokusu kötü değil ama harman başarısız. Bu da genel performansı düşürüyor. Halbuki ne güzel bir maskülen olabilirmiş. 

Fark edilirliği bende düşüktü ve tene çok yakın kaldı. Kalıcılığı ortalama. Uygun yaş gurubu için 30 ve yukarısı diyorum. Çok da hafif, herkese gelir bir parfüm değil. Erkeksi ve ciddi bir parfüm. Yaz dışında her zaman, günün her saati kullanılabilir. Bu tip eksi italyan maskülenlerine meraklıysanız deneyebilirsiniz, onun dışında büyük beklentilere girmemelisiniz.

Comme des Garçons - Comme des Garçons EDP (1994)

"Cdg' nin parfümleri sınırlarda dolaşmayı severler ama şu haliyle edp pek de olmuş denecek bir ürün değil.."

Sıradaki parfüm cdg' nin kendi adını taşıyan ilk parfümü. Üniseks olarak sunulan parfüm 94 çıkışlı bir şipre. Ancak alışılageldik şipre karakterinde olmadığını belirteyim.

CDG edp' nin harmanı:

üstte: muskat, tarçın, kakule, karanfil
ortada: kişniş, sedir, gül, sardunya
altta: laden, bal, sandal ağacı, tütsü, biber, kara buhur

notalarından oluşuyor. Bir şipre'ye göre turunçgil eksikliğini fark etmişsinizdir. Ama zaten parfüm koku olarak da oldukça farklı bir kokuya sahip. Kokudan önce harmana değinmem gerekirse harmanın kalite olara alışılageldik cdg kalitesinde olduğunu belirteyim. Notalar oldukça doğal ve canlı şekilde burnunuza vuruyor. Batan bir sentetiklik yok. Ancak harman uyumuna geldiğimizde iş değişiyor. Kakule ve sardunya notaları yer yer ne çıkarak buruk kokularıyla harmoniyi bozuyorlar. Kokunun genel karakterindeki tatlılığa uymuyor ve sivrilik yaratıyorlar.


Kokusuna gelirsek ben koku karakteristiği olarak bunu white' a benzettim. Ondaki nar notasını çıkardığımızda elde edeceğimiz kokuya benzeyecek bir yapısı var. Tatlımsı, hafif köşeli reçinemsi bir koku. Aslında kulağa güzel geliyor ancak parfümdeki köşelilik beğenilir olmasını azaltıyor. 

Açılış tarçın, sedir, karanfil, sardunya ve gül karışımı bir şekilde kuvvetli olarak başlıyor. Aradan kısa zaman geçince laden, buhur ve tütsünün tatlımsılığı genel olarak kokuyu tatlılaştırıyor. Yine buruk hafif bir ekşimsilik de white'daki gibi devam ediyor. 


 Zaten bu ekşimsi tatlımsılık çok da beklenilen bir şey değilken, aradan muskat ve sardunyanın buruk ve kuvvetli olarak vurmaları uyumu iyice bozuyor ve beğeniyi azaltıyor. Üstelik bu gidişat sonlara doğru yumuşamıyor ve bu şekilde devam ediyor. Dolayısıyla tek oturmuş bir harman yerine sanki 2 ya da 3 çeşitli karakterdeki parfümü aynı anda sıkmışsınız misali bir karmaşa yaratıyor. Cdg' nin parfümleri sınırlarda dolaşmayı severler ama şu haliyle edp pek de olmuş denecek bir ürün değil.


Özetle; alışılageldik cdg kalitesine rağmen, yeterince yoğrulmamış harmanı nedeniyle genel beğenilere pek uymayacak, sevilmesi kolay olmayan bir parfüm olmuş edp. Markanın diğer başarılı ürünlerini düşündüğümüzde hayal kırıklığına uğramamak elde değil.


Fark edilirliği ortalama altı, kalıcılığı ortalama. Yaş grubu 25 ve yukarısı diyorum. Yaz dışında her zaman ve günün ikinci yarısı kullanıma daha uygun. Deneyebilirsiniz, farklı kokuları seviyor dahi olsanız pek de türk kullanıcısının genel beğenisine uyacak bir parfüm olduğunu düşünmüyorum. Biraz zorlama olmuş bana göre. Bu bakımdan cdg alıyor olmanın büyük beklentisiyle hareket etmeyin. fotolar: http://www.hesmellsshesmells.com

23 Ekim 2012 Salı

Faberge - Brut (1964)

"Günümüz için biraz sert, eski kafa ve fazla maskülen kalıyor.."


64 çıkışlı aromatik bir fujer olan Brut' ü 25 yaş ve üzeri olup bilmeyen erkek sanırım yoktur. Bir zamanların en popüler parfümlerinden. Zamanında tıpkı avrupa'da olduğu gibi Türkiyede de çok popüler olmuş, her eve girmiş, çokca hediye edilmiştir. Yıllar içerisinde biraz kalitesinin düşmesinden, biraz da eski kafa kalmasından bugün artık kullanımı oldukça azalmış durumda. Ben yine de eksik kalmaması amacıyla kısaca incelemesini yazmak istedim. 

Brut' ün harmanında:

üstte: limon, bergamut, anason, fesleğen, lavanta, portakal çiçeği
ortada: yasemin, sardunya, ylang ylang
altta: sandal ağacı, kabe samanı, silhat, meşe yosunu, tonka fasulyesi, vanilya, misk, kumarin




notaları var. Tam dönemine has klasik notalar. lavanta, sardunya, meşe yosunu kalıplaşmış fujer dizilimi. Ama ne yazık ki meşe yosunu notasının doğalı yasaklar sebebiyle kullanılamadığından yapay yollarla benzeyen esanslar elde edilmeye çalışıyor. Onlar da pek başarılı değil. Biraz da bu yüzde 80ler dönemi parfümlerini günümüzde bulamıyoruz. Meşe yosunu olmayınca olmuyor. Neyse harmana bakarsak, brut gayet eski kafa bir parfüm. Harmanı zengin, vurucu. Çok kaliteli değil. Burun bükücü sentetik değil ama yapay notalar hissedilebiliyor. Islak, aromatik bir karakteri var. Anason, meşe yosunu ve fesleğen baskın notalar. Diğer notalar bunlar arasında eziliyor bu bakımdan çok başarılı bir harman değil.

Kokusuna gelirsek hafif tatlılaştırılmış, klasik 80'ler yeşil aromatik koku karakterine sahip. Eski berber dükkanıvari karakterindeki kokulardan. Ama bir rive gauche kadar güzel değil, biraz daha buruk, biraz daha yapay. Yeşillik bakımından bazen Paco Rabanne pour homme'u da andırabiliyor ama tabi daha alt kalitede olarak. Brut yüksek kalitede olması hedeflenmiş bir ürün değil. Dönemi için gerçekten tam 12' den vurulmuş bir koku karakteri varmış ama günümüz için daha ziyade bir tıraş losyonu olarak kullanılası bir parfüm.



Özetle; hafif fujer ögeleriyle zenginleştirilmiş, zengin aromatik bir yeşil parfüm. Günümüz için biraz sert, eski kafa ve fazla maskülen kalıyor. Tıraş sonrası losyon olarak uygun ama polo modern reserve, azzaro, rive gauche gibi günümüze daha uygun ve daha kaliteli parfümler varken brut' ün çok da fazla şansı yok diye düşünüyorum.


Uygulama miktarınıza göre teninize yakın kalabilen ya da bağırabilen bir parfüm. Kalıcılığı ortalama değerlerde. Yaz dışında kullanılabilir. Günün her saatine uygun. 35 ve üzeri klasik baba kokusu diyebileceğim ve ancak düşük bütçeyle maskülen parfüm arayanlara önereceğim bir ürün. Bu arada bunun kokusunu seviyorsanız Mama Bears marka tıraş sabunlarından brute versiyonunu şiddetle tavsiye ederim. Muazzam güzellikte kokusu olan çok başarılı bir tıraş sabunu.


Aramis - JHL Vintage (1982)

"Aramis' in en başarılı parfümü.." 



İşte Aramis' in gizli hazinelerinden bir tanesi. En azından ülkemiz için. Yurt dışında jhl bilinen bir parfüm olmasına rağmen ülkemizde duyan az. JHL' in açılımı Joseph Harold Lauder, Estee Lauder' in kocası. Kocasına hitaben bu parfümü çıkarmış. JHL odunsu karaktere sahip sıcak bir oryantal. Bir kaç sene önce yeniden formulize edip güncellenerek piyasaya sürüldü. Benim burada incelemesini verdiğim eski ve artık çok zor bulunan versiyon. 

JHL' in harmanı:

üstte: aldehitler, meyveli notalar, portakal, bergamut, limon, kırmızı biber
ortada: karanfil, köknar, tarçın, yasemin, ylang ylang, gül
altta: laden reçinesi, sandal ağacı, amber, silhat, misk, benzoin, vanilya


notalarından oluşuyor. JHL dolgun, gövdeli harmanlı sıkı bir parfüm. Notalar buruna doğal, sentetiklik yok. 80' lerin has oryantal maskülenlerinden. Yani tatlılıktan ziyade sıcaklığa yönelmiş kokulardan. Ben o dönemin kokularını ikiye ayırıyorum, yeşil kokular ve turuncu kokular olarak. Yeşiller misal polo genelde fougere, aromatik ve şipre olup çamsı, yosunsu, otsu kokularken, diğer turuncu grup ağır ve pudramsı oryantaller, bunlar da karanfilli, tarçınlı, viskimsi çok yoğun kokular oluyor. Ben bildiğiniz gibi ilk grubu çok seven bir kullanıcıyım. İkinci grubu oldum olası sevmemişimdir. Bu yeşil grup bile belirli bir yaş grubuna hitap ederken, turuncuların yaş grubunun oldukça yukarılarda olmasından kaynaklanıyor olabilir. İşte JHL bu ikinci grubun klasik örneklerinden koyu turuncu bir oryantal maskülen. Çoğunun yaptığı gibi elbiselerinizi turuncuya boyuyor, içerdikleri alt notaları barındırıyor ve çoğu gibi amber ve viski/konyak karışımı sıcak keskin bir kokuya sahip. 

Çeşitli platformlarda Aramis' in en iyi parfümü hangisidir diye sorduğunuzda en sık alacağınız cevap JHL' dir. Aramis ürün gamının pek çoğunu kullanmış birisi olarak Tuscany' den sonra bunu duyduğumda asla inanmazdım. JHL' i ilk kullandığımda da (yaş grubunun hallice altında olsam da)"hımm evet tarzına göre gayet başarılı, iyi harmanlı, doğal ve temiz ama o kadar da abartılacak bir olayı yok sanki" demiştim. Fark edilirliği hemen gidiyordu kaliteli bir koku olmasına rağmen. Yanıldığımı çevrenin tepkilerini görünce anladım. Artık kokuyu üzerimde hissetmeme rağmen "parfümün ne, parfümün güzelmiş" gibi pek çok yorumdan sonra anladım ki JHL gayet fark edilir olup bunu size beli etmeden yapan kokulardan. Yani bir süre burnunuz alışıyor. Tıpkı Romeo Gigli gibi. Ayrıca ben kokunun açık şekilde 40 yaş ve üzerine gidip, bende oldukça ağır kaldığını düşünmeme rağmen pek çok kişinin üzerimde beğenmesi de şaşırttı. Nette de başka kişilerden benzer yorumlar okudum. Dolayısıyla jhl işini gerçekten yapıyor. 

Yenilenmiş versiyon

Özetle; kalite hissiyatı oldukça yüksek olan, parfümden beklenilenleri başarıyla yerine getiren olmuş bir maskülen jhl. Bayık bir parfüm olmaması da avantajı. Yeni versiyonunun daha da günümüze uygun olacağını tahmin ediyorum. Aramis' in en başarılı parfümü. Genele göre biraz eski kafa kalabilir ama sınıfı ve dönemine göre çok dişli bir parfüm. Hatta tarzının en iyilerinden diyebilirim.

Kalıcılığı ortalama üzeri fark edilirliği yüksek. Sıcak yapısından dolayı sonbahar ve kış mevsimine uygun. Günün her vakti kullanılabilir. İçinizi ısıtacak bir koku. Uygun yaş grubu bence 35 ve üzeri. Gerçi görüldüğü üzere alt yaş grubunda da beğenilse de düzenli kullanımı çok mümkün olmayabilir. Eğer böyle 80'ler dönemi turuncu karanfil, konyak kokusu karışımını andıran, elbiselerinizi utanmadan turuncuya boyayacak sıcak oryantallere meraklıysanız mutlaka bulup edinmenizi öneririm. Benzeri yine başarılı bir parfüm olarak Joseph Abboud 'a bakabilirsiniz.

6 Ekim 2012 Cumartesi

Hermes - Eau d'Hermes (1951)

"tam anlamıyla olmuş ideal bir maskülen.."


50' li parfümler hep mi iyi çıkar bilmem ama, eau d'hermes benim en sevdiğim parfümlerden bir tanesi. Deri grubundaki, baharatlı turunçgil nüanslarını taşıyan bu parfüm, tıpkı orange spice gibi üniseks olarak sunulsa da, safkan maskülen bir erkek kokusu.

Eau d'Hermes' in harmanı:

üstte: tarçın, lavanta, bergamut, yonca, kakule
ortada: tonka fasulyesi, vanilya, yasemin, sardunya
altta: huş, deri, sandal ağacı, tonka fasulyesi, sedir

notalarından oluşuyor. Harman son derece doğal, kaliteli, yoğrulmuş ve uyum içinde. Köşelilik yok. Öne çıkan, rahatsız eden bir nota yok. Bununla beraber tıpkı orange spice gibi 50' lerden gelen bir koku olmasına rağmen; harman eski kafa ve parfüm "yaşlı adam kokusu" değil. Özetlersem, harman son derece başarılı.

Kokusuna baktığımızda ise, genel olarak hep gayet modern, tematik parfümler yapan Hermes'ten böyle bir maskülen canavar beklemiyordum itiraf edeyim. Çünkü genelde bu gibi yarı niche ve niche markalar basit bir klasik maskülen yapmayı pek beceremezler. Sofistike olmaya o kadar kaptırırlar ki, nihai ürünler hep sınırlı kesime hitap eder ve genel beğenilerden uzaklaşır. Bu yüzden niche olarak kabul edilirler zaten. Basit bir Safari gibi herkesin beğeneceği maskülen bir parfüm onlar için zordur. 

Ama Eau d'Hermes' te durum farklı. Koku tam da benim damak tadıma uygun. Ötesi, berisi, yapmacıklığı olmayan başarılı erkeksi bir koku. Açılışı tatlımsı, oturmuş bir bergamut yapıyor. Öyle modern kokulardaki gibi çok taze, çiğ şekilde değil de, durmuş, oturmuş eau sauvage tarzında. Buna kakule, lavanta, tarçın' ın tatlımsı aromaları ekleniyor. Daha sonra yine sandal ağacı ve tonkanın tatlımsı yumuşaklığı eşliğinde deri ortaya çıkıyor. Aradaki vanilya, yasemin gibi yumuşak notalar da bu güzel akışa destek oluyor. 

Tam olarak tanımlaması zor, kendiniz denemeniz lazım. Tatlımsı, ekşimsi, ferah ve yumuşak bir deri kokusu diyebilirim koku için. Gerçekten çok güzel kokuyor, gün içinde sürekli bilekleri koklatacak cinsten bir parfüm. Tarz olarak mdm'e benziyor ama ondaki hayvansılığın yerini bunda deri almış. Böylece daha sevilesi ve daha rahat kullanılabilir bir koku olmuş. Tabi ikisinin de yeri ayrı. Bu parfümden sonra teri temalı parfümlere ilginiz artacak, söylemedi demeyin.


Özetle; hakkında aslında pek de fazla destan yazılmaya ihtiyacı olmayan koku. Harman olarak çok başarılı, çok beğenilesi bir parfüm. Terre d'Hermes' e göre genele daha fazla hitap edebilen bir ürün. Ağır, bayık, sıkıcı değil, tam anlamıyla olmuş ideal bir maskülen. 


Bende kalıcılığı ortalama, fark edilirliği ortalamanın biraz altıydı. Gün içinde bir ya da iki kez tazelemek iyi olacaktır. Yaş dışında her zaman, her ortamda kullanılabilir. Terre'ye göre daha oturaklı yapısından dolayı hedef yaş grubu 40 ve üzeri. Ama ağır olmayan yapısı sayesinde ben 25 ve üzerinin de rahatça taıyabileceğini düşünüyorum. Tabi siz yine de 30 altıysanız körlemesine almayın. Benim de favorilerimden olan bu parfümü, adam gibi maskülen parfüm arayanlara şiddetle tavsiye ediyorum. foto: whatmenshouldsmelllike.com

Comme des Garçons - Comme des Garçons White (1995)

"beyaz bir şişenin içinde pembe/kırmızı bir sıvı gibi hayal edin. Buruk, ekşi, mayhoş, kuvvetli.."



Üniseks olarak sunulmasına rağmen oldukça feminen olan ve bir kadın parfümü karakteri çizen white, içinde bir miktar erkek parfümü nüansını da barındırdığından incelemeyi veriyorum. yoksa bu parfümü %70 standart bir kadın parfümü gibi kabul etmek gerek. Baharatlı odunsu tipteki parfüm, dolgun ve orjinal kokuya sahip. 

CDG White' ın harmanı:

nar, kadife çiçeği, biber, kişniş, kakule, inci çiçeği, beyaz gül, tarçın yaprağı, karanfil, muskat, vanilya, kara buhur, amber, sedir, kabe samanı 

notalarından oluşuyor. Harmanda üst, orta, alt bilgileri verilmemiş. Ama şöyle bir bakınca zaten o sıralamaya göre verilmiş olduğunu anlayabilirsiniz. Üstte nar, kadife çiçeği, biber, kişniş, ortada çiçekler ve baharatlar, altta da odunlar ve reçineler. Klasik bir yapı. Başarılı bir yapı. Harman oldukça dolgun, kuvvetli, kadın parfümlerinde sıkça görülebileceği üzere köşeli ve dikkatli dozajlanmazsa burnu yorabilecek cinsten. Dozaj konusunda oldukça hassas ve az miktarda kullanmak daha iyi oluyor. Biraz hırçın bir yapıda ve kolay kolay da yumuşamıyor. Notalarda genel bir sentetiklik olmasa da çok alışılageldik doğal bir kokuya sahip değil. Zaten çoğu cdg parfümü de böyle, farklı temalı ürünler. 


Kokusu oldukça farklı olan white'ı; beyaz bir şişenin içinde pembe/kırmızı bir sıvı gibi hayal edin. Buruk, ekşi, mayhoş, kuvvetli. Açılışı oldukça kuvvetli bir karanfil, kakule, kişniş, gül, kadife çiçeği şeklinde. Notalar doğal kokmakla beraber oldukça köşeli ve vurucular. Kadife çiçeği, kakule ve kişniş burukluk ve baharatlılığı harmanlıyor. Açılış patlamasından kısa süre sonra kakule genel olarak kokuyu hakimiyeti altına alıyor. Sonra yavaş yavaş nar vurmaya başlıyor. Nar çok güzel kullanılmış, kıpkırmızı ekşi bir nar kokusu değilde, tatlımsı ekşimsi nar meyveleri yanına, kabuğunda beyaz kısımların buruk kokusunu da ekleyin. Böyle bir karışım. Bu bakımdan John Varvatos' un bize hurmaya yaşattıklarını, cdg bize nar ile yaşatıyor. Bu orjinal ve zevkli bir yaklaşım olmuş. 

Kokuya dönersek bu kakuleli, kadife çiçekli, narlı buruk ve mayhoş karışım, araya biberin de hafif keskinliğinin eklenmesiyle uçana kadar böyle devam ediyor ama narın kırmızı tatlılığı zamanla azalarak. Alttaki tatlı reçineler ve diğer notalar pek etkin elemanlar değiller. Şu aşamada kokuyu zihninizde canlandırmanın zor olduğunu biliyor ve hemen size yardımcı oluyorum. Beyaz şarapta bekletilmiş nemli odun, şişe mantarı kokusu gibi kokuyor. Buna hafiften nar kabuklarının mayhoş, buruk kokusunu ilave edin işte size cdg white. Genel koku karakteristiğiyle bana her zaman beyaz şarabı anımsatan bir koku oldu. Bu bakımdan farklı gerçekten farklı bir kadın parfümü olarak oldukça başarılı. Bir erkek içinse çok kısıtlı zamanlarda az miktarda kullanılabilecek farklı bir parfüm. Günlük kullanabileceğinizi zannetmiyorum. Kendine has kokusu zihinlerde unutulmayacak gurme bir ürün. 

Özetle cdg white, yoğun ve burnu yorabilen kuvvetli yapısına rağmen, akıllı kullanımlarla kullanıcısını öne çıkarabilecek gurme bir ürün. Kendinizden ziyade eşinize, bayan arkadaşlarınıza almanız daha iyi olabilir. L'anachiste ile birlikte kullandığım en farklı ve kolay kolay unutulmayan karakteristik kokuya sahip parfümlerden bir tanesi.  Trüf'lü pate gibi düşünün; seveni çok sevecektir, ama büyük bir kısmın beğenileri için fazla farklı bir ürün.

Fark edilebilirliği ve kalıcılığı bende ortalama altıydı. Fakat kişiye göre bu değerlerin çok değişken olacağını seziyorum. Uygun yaş grubu 25 ve üzeri. Soğuk sonbahar günleri ya da en iyisi kış mevsimine uygun. Gün içinde kullanılabilse de çok yakın temasın olmayacağı akşam ve gece ortamlarında parlayacaktır. Biraz daha sakin ve dizginlenmiş bir harman yapılabilseymiş daha geniş bir kullanım skalası olabilirmiş. Ağır olmayan ama gövdeli parfümleri seven kadınlar için farklı bir tercih olarak iyi bir parfüm, alabilirsiniz. Erkek kullanıcılara ise ancak çok farklı ve özel parfümlere meraklı kişilere tavsiye edebilirim. Bunun dışında kalan genel kitle için biraz fazla farklı kalacaktır. Kesinlikle körlemesine alınacak bir ürün değil.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Creeed - Orange Spice (1950)

İncelemeye geçmeden önce parfümün çıkış tarihine bakıyoruz ve sırıtıyoruz. Eski karakterli parfümleri sevdiğimizden değil, o dönemden beri üretilen parfümlerin genel kalite çıtasını bildiğimizden heyecanlanıyoruz. Peki nasıl, orange spice da kaliteli mi, sonuçta az bilinse de bir Creed değil mi? Bakalım.

"Gayet oturaklı, maskülen bir erkek kokusu.."  


Orange Spice' ın harmanı:

üstte: bergamut, portakal
ortada: neroli(tunus portakal çiçek yağı)
altta: baharatlar, amber

notalarından oluşmakta. Son derece sade bir harman evet, ama Creed' in bize harman konusunda bütün söylediği bu. Harmana göre turunçgil/hafif oryantal tipi bir koku. Kokusuna gelmeden önce harmanını değerlendirirsem, parfüm tam anlamıyla gerçek bir Creed kalitesinde harmana sahip. Smw'yi, himalaya' yı tüm o ikinci sınıf creedleri unutun. Bu, bdp kalitesinde bir parfüm. Harman ne çok sade, ne çok kompleks gibi. Tam kıvamında. Notaların doğallığı da gayet güzel. Köşeleri olmayan, oturmuş, rafine, homojenize bir harman.

Kokusuna gelirsek; creed' e göre orange spice, uniseks yapılı, turunçgillerin canlılığında, taze ruhlu canlı bir parfüm. Külliyen yalan..

Bu tanımlamayı kim yapmışsa o sırada kafası güzelmiş anlaşılan. Çünkü parfüm kesinlikle üniseks bir parfüm, hele hele taze, turunçgil hafifliğinde değil. Gayet oturaklı, maskülen bir erkek kokusu. Babaanneniz için bile fazla maskülen. Peki deminden beri sizden sakladığım konu olan kokusu nasıl? Kapağını açıp bileğinize sıktığınızda ağzınızda çıkacak cümle şu: "Aaa kouros yahu bu!" Aslında kouros bu yahu, çünkü orange spice, kourostan 31 sene önce piyasaya sürülmüş. Dolayısıyla kopyacı olan yves saint laurent. Şimdi Kouros dedim diye mızıkçılık yapıp, ben sevmem diye gitmeyin. Çünkü bu olabilecek en güzel kouros. Hemen bakalım.


Parfümü sıktığınız andan itibaren tüm notaları, tek tek canlı ve somut biçimde algılayabiliyorsunuz. Kourostaki o hafif pudramsı, balımsı nüans bunda da aynı şekilde var ama daha yumuşak, az ve sevilebilir şekilde. Çok benzemelerine rağmen arada bazı ufak farklar var. Kouros hemen işin, ballı ve yoğun miskli hayvansı yanına kaçarken, creed bu konuda daha sakin ve efendi davranıyor ve hem tatlılığını üstteki turunçgil notalarıyla güzelce dengede tutuyor, hem de misk yerine amber içererek yine erkeksi fakat fazla hayvansal olmayan daha temiz bir koku sunuyor. Yani ikisini aynı koku olarak düşünürsek, kouros 20'lerinde bir 80'ler serserisi iken, orange spice 45'lerindeki bir beyefendi gibi. Dilimin ucuna sanki daha iyi bir kouros demek geliyor olsa da tam olarak öyle değil, çünkü ne olursa olsun birebir aynı değiller. Hassas bir burun aradaki karakter farkını kolayca ayırt ediyor. O tanımlamayı yapamasam da, orange spice için; kouros' un filtreden geçirilip kirli ve yoğun taraflarının arındırılmış bir hali dersem çok güzel tanımlamış olurum.

Kouros' u serseriye, bunu bir beyefendiye benzettim ama, kullanım konusunda da tam tersi. Kouros hırçın, baskın ve rakip görmez yapısıyla onu taşıyabilecek yaşça olgun insanlara daha uygunken, orange spice nispeten daha erken yaşlarda kullanılabilecek kadar sakin ve oturmuş karakterde bir koku.

Özetle; kouros'un mükemmel ve çok daha beğenilip, rahatça kullanılabilecek bir hali olan, her açıdan çok başarılı, olmuş bir maskülen parfüm. Sert değil, ağır değil. Bayık hiç değil. Creed' in en başarılı ve adam gibi parfümlerinden bir tanesi. Piyasadaki onlarca kokuya, parfüm böyle olur diye tokat atacak, yüzlerini kızartacak bir ürün.


Fark edilirliği ortalama altı, kouros gibi azgın bir hayvan misali ben buradayım diye bağırmıyor. Teninizde güzelce asılı kalıyor. Kalıcılığı ise oldukça yüksek. En uygun yaş grubu 35 ve üzeri. Ama maskülen parfümleri taşıyabilen daha genç kişiler tarafından da sorunsuz kullanılabilir. Yaz ve ilkbahar dışında her zaman, her ortamda kullanılabilir. Bu çok başarılı creed parfümünü kaçırmamanızı ve mutlaka koleksiyonunuza eklemenizi tavsiye ederim. Tam bir rafine.

Guerlain - L'instant de Guerlain Pour Homme (2004)

Merhaba sevgili okuyucular, bir süre aradan sonra tekrar yeni bir incelemeyle dönüş yaptım. Bazı okuyucularım incelemelerim arasında neden bu kadar uzun süre olduğunu sormuşlar. Bildiğiniz üzere saklınotalar projesinin yanında, ilave olarak Tıraş Keyfim'i de yürütmeye çalışıyorum. Beni bir süredir takip edenlerin bildiği üzere yazdıklarımı detaylı ve derin hazırlamayı tercih ediyorum. Genellikle bu şekilde kapsamlı bir inceleme yazmak için biraz da kendinizi ve zihninizi hazırlamak gerekiyor. Günlük hayatın stresi ve iş hayatının yoruculuğunu da düşünürsek bazen isteseniz de uzun bir yazı yazacak mecaliniz kalmayabiliyor. Aslında bugün de yorgun olmama ve sabahtan beri baş ağrısı çekiyor olmama rağmen, bana mail atan komşularımı kıramadım. L'instant ile başlayalım. 

"kakao bu kadar yoğun ve sentetik olmadan doğal haliyle kullanılıp biraz da vanilya ile desteklenseymiş yapmak istenen elde edilebilirmiş.." 



2004 çıkışlı, modern felsefeli Guerlain parfümümüz yumuşak yapılı bir baharatlı odunsu. Genel yorumlarının oldukça iyi olduğunu görebilirsiniz ancak bende fazla iyi bir intiba bırakamadı. 

L'instant de Guerlain' in harmanı: 

üstte: anason, yasemin, limon, greyfurt, bergamut
ortada: silhat, lavanta, çay, sandalağacı, sedir, kakao
altta: misk ve gülhatmi

notalarından oluşuyor. Çocukken renkli yapraklarını koparıp zarlarından ayırarak, alnımıza, yanaklarımıza yapıştırdığımız gülhatmi çiçeği parfüm dünyasında sık kullanılan bir nota değil. Aynı şekilde orta harmanda kakao' da çok yaygın değil. Şimdi, parfüm baharatlı odunsu olarak tanımlanmış olmasına rağmen, daha ziyade bir gourmand karakteri çiziyor. Ama yumuşak ve dizginlenmiş bir gourmand. Kağıt üzerinde üst harman oldukça çekici görünüyor değil mi? Anason, yasemin ve bir sürü turunçgil. Ne yazık ki gerçek hayatta bu kadar iyi değil. Turunçgiller pek parlak ve canlı olarak kullanılmamış. Ortadaki kakao o kadar yoğun ve sentetik kullanılmış ki tüm kokuyu boyunduruğu altına alıyor. Benim de pozitif yorumlara katılmamamın en önemli sebebi bu. Harmanda alışıldık guerlain kalitesi yok ve genel olarak oturmuş bir harman izlenimi vermiyor.

Kokusuna şöyle bir değinirsem; açılış kuvvetli ama bayık tatlı olmayan buruk bir kakao ve gülhatmi ile başlıyor. Greyfurt hafif eşlik ederken, limon ve bergamut çok hissedilmiyor. Yasemin ve anason da çok derinlerde. Yani ağır olmayan, çiçeksi, acımsı kuru kakao kokusu. Ne yazık ki bu kuru ve acı kakao baştan sona parfümü eziyor. Bana göre oldukça köşeli hatlara sahip olan kokusu beni memnun etmedi. Sandal ağacı misk yavaş yavaş kokuyu yumuşatsalarda yeterli olamıyorlar. Ayrıca baştaki turunçgillerin kendilerini gösterme çabaları ile kakao ve anasonun buruk kapatıcılığı tezat oluşturuyor. Yani parfüm, bir taze, bir gourmand, bir çiçeksi, bir oryantalimsi odunsu olmaya çalışıyor.. Homojenize uyumlu bir akış yok. 

Eğer sorarsanız ki, bu kadar ince analiz etmeyecek olsak, sadece koku olarak rahatsız eder mi? Açıkçası ortalama bir parfüm kullanıcısı kokuyu yumuşak bir gourmand olarak kabul edip kullanabilir. Ama burnu biraz tecrübelenmiş bir kullanıcı kokudaki kararsızlığı fark edecektir. Bundan olacağı rahatsızlığın seviyesi de tamamen kullanıcının deneyimine bağlı. Bana göre; kakao bu kadar yoğun ve sentetik olmadan doğal haliyle kullanılıp biraz da vanilya ile desteklenseymiş yapmak istenen elde edilebilirmiş.


Özetle; derby, mdm, hatta vetiver gibi parfümlerini düşündükten sonra Guerlain' ın bu parfümü ticaret kaygısıyla kaliteye fazla önem vermeden ürettiğini düşünüyorum. Çok kötü bir parfüm değil, ama alacağınız herhangi bir dkny, diesel, burberry parfümünden de başarılı değil. Malum bu bir guerlian; insan biraz beklentiye giriyor. Üzerinde etiketi olmasa, guerlain demez, ucuz bir gourmand olarak düşünürdüm. 

Ağır olmayan yapısıyla hafif gourmand arayanlar için yaş grubu 25 ve üzeri derim. Kullanım zamanı olarak sonbahar, kış ve akşam saatleri öneririm. İncelemesini verdiğim edt versiyonunun fark edilirliği ortalama, kalıcılığı kötü idi. Beni hayal kırıklığına uğratan bu parfümü beklentilere giren deneyimli parfümseverlere önermem. Hafif ve baymayan gourmand arayan kişilerse bir deneyebilirler.

26 Ağustos 2012 Pazar

John Varvatos - John Varvatos (2004)

"cesur harmanı ve bunun uygulamaya geçirilişteki başarısı takdire şayan.." 


Markanın 2004'te çıkardığı ilk parfümünü inceliyoruz. John Varvatos, hem orjinal şişesiyle, hem orjinal harmanıyla gerçekten daha önce denediklerinize göre daha farklı gelecek orjinal bir parfüm. Odunsu oryantal tipinde. 

John Varvatos' un harmanı:

üstte:  medjool hurması, akdeniz otları, demirhindi yaprağı
ortada: kişniş, adaçayı, ajowan baharatı
altta: altın amber, vanilya, balzamlar, yalancı öd ağacı, deri

notalarından oluşuyor. Gördüğünüz gibi pek de alışıldık olmayan notalardan oluşan, avantgard bir harmana sahip. Yalancı öd ağacı, ajowan, demirhindi gibi harmanlar ilk kez bu parfümde kullanılmış. Hurma da çok alışıldık olmayan notalardan. Bu bakımdan harmana ve cesarete saygı duymak gerekiyor. 

Şimdi; demir hindi, ajowan, öd ağacı gibi notaları görünce gayet sentetik, buruk, m7 gibi anlaşılmaz karakterli bir parfüm bekliyorsunuz değil mi? Ancak hiçte öyle agresif, buruk ve sentetik bir kokuya sahip değil. Gayet güzel harmanlanmış, yoğrulmuş, kıvamlı, tatlımsı rayihalı güzel bir harmanı var. 

Kokusuna gelirsek; kesinlikle farklı bir kokuya sahip. En önemli faktör hurma. Tatlımsı, koyu, etli bir açılışı var. Hurmayı hissettiriyor ve bu ilginç bir deneyim. Tatlılık öyle baygın baygın değil, hurma tatlılığında yumuşak, derinden ve devamlı. Aralardaki diğer aromatik otları ve baharat notalarını arada sırada alır gibi oluyor olsanızda asıl koku hurma, vanilya ve deri üzerinden gidiyor. Koyu, kapalı, yumuşak ve ılık bir karakteri var. Sert değil ama erkeksi bir havası var. Çok özel bir koku olduğunu söyleyemem ama yumuşak gourmand sevenlerin beğeneceği tarzda bir parfüm. Şişesine baktığınızda ne görüyorsanız, kokusunda da onu bulacağınız bir parfüm.

John Varvatos' u daha ziyade farklı bir parfüm arayanların, değişiklik yapmak isteyenlerin kullanacağını düşünüyorum. Çünkü olmuş diyebileceğim yapısına rağmen tekdüze bir rayda ilerleyen koyu, isli karakteri nedeniyle hem kullanım zamanı, hem ortamı, hem de kitlesi sınırlı olacaktır. Bu kokuyu "parfüm" kullanmaktan ziyade değişik bir "ürün" olarak kabul etmek daha mantıklı olacaktır. Aksi taktirde yinelenen kullanımı çok çabuk sıkabilir. 


Özetle, kendine has karaktere sahip olmakla beraber, bu karakterin biraz tekdüze olmasından dolayı aynı zamanda da çabuk sıkabilecek olmasıyla paradoks yaşatan bir parfüm John Varvatos. Cesur harmanı ve bunun uygulamaya geçirilişteki başarısı takdire şayan. Doğru hedef kitlesinde olduğunuza inanıyorsanız memnun edebilir.

Biraz sakin ve tene yakın kalmayı seven bir koku olmasıyla beraber bende oldukça iyi kalıcılık değerlerine sahipti. Teninizde sakince asılı kalan ve burnunuz alışıp hissetmese bile başkaları tarafından duyulabilen kokulardan. Uygun yaş grubu 20-45 arası diyorum. Genel olarak olgun bir koku ve sakin bir kullanıcıya daha yakışacaktır. Yapısı gereği kış'a, serin sonbahar akşamlarına uygun. İç ve dış mekan akşam yemeklerinde, yakın temasın olduğu ortamlarda kullanılabilir. Büyük beklentilere kapılmadan, farklı bir şeyler denemek istiyorsanız bir şans verebilirsiniz.

Creed - Erolfa (1992)

"Yapbozun parçaları tam oturmamış.." 


Erolfa, 92 çıkışlı, hafif yapılı şipre türü bir parfüm. Erolfa, Creed ailesinin ak denizde yaptıkları deniz yolculuğunun güzel anıları adına çıkardıkları hatırasal bir parfüm. İsmi, şirketin başındaki isim Olivier Cred' in aile üyelerinin baş harflerinden geliyor. ER, oğlu Erwin Creed'den, OL, kızı Olivia'dan, FA ise karısı Fabienne'den geliyor. Yani aileye adanmış, sevgi yüklü bir parfüm yaratılmaya çalışılmış. Creed, akdenizi hatırlatacak sucul karakterli ama, aynı zamanda klasik maskülen köklerinden ve oturaklılığından da feragat etmeyecek bir parfüm olması için Erolfa'yı şipre tarzında yaratmış. Bildiğiniz üzere şiprelerin genel karakteristiği hafif turunçgil açılışlar, baymayan ortalar ve efendi maskülen notalar tarzındadır. Teoride iyi, ancak başarımda bir şeyler olmamış. Detaylardan önce harmana bakalım.

Erolfa' nın harmanı:

üstte: limon, bergamut, kimyon, fesleğen, kavun, biberiye, portakal, ozonsu notalar
ortada: yasemin, deniz aksanı, zencefil, biber, kişniş
altta: sedir, sandal ağacı, amber, misk

notalarından oluşuyor. Harmandan başladığımızda ozonsu notalar(!) mı Creed? şeklinde şaşırmamıza neden oluyor. Malum Creed her zaman en doğal esansları kullanmayı tercih eden firmalardan. Ama Erolfa ilk kez sentetik notaları kullandığı parfüm de değil. Bundan dolayı ben Creed var, creed var lafını sık kullanıyorum. Harmanda direk olarak çok rahatsız edici keskin bir sentetiklik bulunmamakla beraber, zorlama bir okyanus teması elde etmek adına, bazı güzel doğallıklardan feragat edilmiş olduğunu zihninize hissettiriyor. Himalaya'da olduğu gibi bir tür sentetiklik var. Alışılageldik Creed kalitesine göre biraz daha aşağıda. Direk olarak öne çıkan ya da rahatsız eden bir notanın bulunmaması ise mutluluk verici. Genel olarak harman için ancak tatminkar diyebilirim.

Kokuya geldiğimizde, Creed okyanus temalı, turunçgillerle bezeli, hafif sucul ama köklerine de bağlı kalan bir şipreyi şöyle böyle yakalamış. Neden şöyle böyle? Çünkü okyanus temalı sucul parfümlerle, ferah şiprelerin karakterleri açık şekilde ayrıdır. Elbette bunları birleştirebilirsiniz ancak harmanda her zaman bir şeyler olmamış, eksikmiş havası olacaktır. Reçel'le balı karıştırmak gibi. Olmaz mı olur ama, tek tek oldukları kadar tatmin etmeleri çok zordur. Erolfa'da böyle açılışından oturana kadar biraz donuk, yarı canlı parlak bir sucul karaktere sahip. Ama aynı zamanda kokuya hakim olan turunçgil karakterine de sahip. Açılışta bergamut, limon, portakal, yapay sucul karakteri öne çıkan notalar. Turunçgil kokusu çok temiz canlı ve doğal olmakla beraber arada her daim biberiye' den gelen bir burukluk da var. Ne yazık ki taze, temiz bir biberiye aksanı değil bu. Fakat çok rahatsız etmiyor. Ama bana göre turunçgil ve sucul karakterin enerjikliğini biraz baltalıyor.



Orta notalar hafif şekilde üst notalara destek oluyorlarken, alt notalar oldukça zayıf bırakılmış. Misk, sedir gibi notaları pek de kolay hissetmiyorsunuz. Durum böyle olunca erolfayı; açılışı yarı parlak hafif ozonsu sentetiklik eşliğinde açılan, taze ve temiz turunçgiller, bu temanın azıcık oturup, orta notalarında katılmasıyla yumuşaması şeklinde devam eden ama bu turunçgilli ve ozonsu yapısından ödün vermeyerek uçan bir koku olarak ifade ediyorum. Burukluk ve sentetik hissiyat azaltılıp, calone aldehiti biraz daha sakin olarak kullanılsaymış belki daha çekici olabilirmiş. Ama şu haliyle ancak eh dedirtiyor. Creed' in bir diğer turunçgil karakteristikli parfümü neroli sauvage' ı bununla kıyaslarsam, ns buna göre gayet tatlı, neşeli, temiz bir turunçgil karakterine sahipti. Tıpkı Romeo Gigli gibi ve bariz şekilde daha başarılıydı. Taze turunçgil ve deniz kokusu karışımı temiz bir ferah koku. Ne kadar masumane bir hedef değil mi? Ama, yapbozun parçaları tam oturmamış.


Özetle; Erolfa güzel hislerle yaratılmış, ama yeterli özen gösterilmediği için bir türlü "tamam olmuş" denecek bir yapıya sahip olmamış bir parfüm olmuş. Söz konusu marka Creed olunca, beklentiler karşısındaki yetersizliği ile parasını hak etmeyen parfümler kervanına katılmış oluyor. Creed' den olmuş, iyi ferah bir parfüm istiyorsanız Git ya da neroli sauvage öneriyorum.

Kalıcılığı bende ortalama altı, fark edilirliği ortalama. Bir millesime için kötü değerler. Uygun yaş grubu 18-40 arası. Genç-orta yaşa uygun. Sakin ve durgun bir parfüm. İdeal kullanım zamanı ilkbahar ve yaz. Hem iç, hem de dış mekanlarda kullanılacak karakterde olsa da, sönüklüğünden dolayı yakın temas dışında kendini fazla gösteremeyecektir. Creed' in çok daha iyi parfümleri varken, ancak eh işte dedirten bu parfümü tavsiye etmiyorum.

5 Ağustos 2012 Pazar

Hermes - Un Jardin Sur Le Nil (2005)

"üniseks koku böyle yapılır diye ders veren bir parfüm.." 


Un Jardin Sur Le Nil, Hermes' in incelediğim üçüncü parfümü. Nil bahçeleri gibi bir anlamı var. Jardin, yani bahçe serisi 4 farklı parfümlerden oluşmakta ve hepsi de ünlü burun Jean Claude Ellena tarafından yaratılmış. Nil temalı incelediğim versiyon 2005 çıkışlı çiçeksi/meyvemsi karakterde hafif ve pozitif bir parfüm.

Un Jardin Sur Le Nil' in harmanı:

üstte: mango, havuç, domates, greyfurt
ortada: portakal, şakayık, hint kamışı, sümbül, nilüfer
altta: laden reçinesi, zambak, tarçın, misk, tütsü

notalarından oluşuyor. Son derece orijinal bir harman. Hermes' ten de başkası beklenemezdi zaten. Harmanda sentetiklik bulunmuyor. Notalar kaliteli. Fakat havuç, domates, kamış gibi pek alışıldık olunmayan notalardan dolayı farklı bir havası var. Şimdiye kadar kullanmış olduğunuz tüm parfümlere göre daha farklı bir havası olduğunu fark edeceksiniz. Sakin yapılı ve uysal bir harman. Sert maskülen notalar yok. Taze, hafif buruk daha doğrusu ham, hafif reçinemsi, hafif çiçeksi, uysal, dingin ve öz. 



Üniseks yapıda olan parfüm, son derece hafif, temiz ve uçuk yeşil bir karaktere sahip. Koku; greyfurt ve ham mango kokusunun karışımının bombardımanı ile canlı ve parlak bir giriş yapıyor. Bu gayet yeşil, biraz meyvemsi, hafif buruk, hafif ekşi bir açılış. Tarz olarak ilk başta Terre gibi buruk bir açılışı var. Bunu da domates'in yeşil kokusu ile havuc' un karışımı sağlıyor. Bu yeşil, ham ve meyvemsi yapı uzunca bir süre bu şekilde kalıyor. Sümbül pek etkin değil, nilüfer aradan tatlı tatlı kendini gösteriyor. 

Parfüm oturmaya başlayınca alttan reçineler, misk ve tütsünün vurmasıyla daha dengeli bir hal alıyor. Fazla canlı ya da dinamik bir koku olmamakla beraber, güzel bir akışa sahip ve zaman geçtikçe oturup daha olgun bir hale geliyor. Genel olarak koku karakteri yeşil, egzotik meyveli ve dingin yapıda. Hiç bir zaman standart turunçgilli parfümler gibi tatlı, asidik bir kokuya sahip değil. Benzeri bir parfüm olmadığı için ancak kendiniz denediğinizde tam olarak neye benzediğini anlayacaksınız.

Özetle; Un Jardin Sur Le Nil, modern ve ileri görüşlü bir parfüm. Her erkekler, hem de kadınlar tarafından rahatlıkla kullanılabilecek, üniseks koku böyle yapılır diye ders veren bir parfüm. Orijinal ve modern parfüm arayanlar için birebir.

Fark edilirliği ve kalıcılığı benim kumral tenimde ortalamanın hallice altındaydı. Normalde ciddi puan kıracağım bu zayıflıkları kokunun kalitesi ve özgünlüğünden dolayı birazcık görmezden geliyorum. Koku yapı olarak 16 yaştan 35 yaşa kadar kullanılabilir yapıda olmasına rağmen, kalitesinin anlaşılabilmesi ve kullanıcısıyla iyi uyum sağlaması açısından ben 25-35 arası ideal diyorum. 

Kış harici her mevsim severek kullanılabilir, ancak tahmin ettiğinizi gibi asıl olarak bir bahar ve yaz parfümü. Bir pazar sabahı, deniz kenarı bir bahçe/balkonda kahvaltınızı yaparken üzerinizde olduğunda gününüzün daha pozitif geçmesini sağlayacak bir koku. Günde bir- iki defa tazelemek sizin için sorun değilse ve genelde sıyrılan, farklı, ferah bir parfüm arıyorsanız Un Jardin Sur Le Nil' i denemenizi tavsiye ediyorum.