20 Ocak 2013 Pazar

Lancome - Hypnose Homme (2007)

 "kokusu karakteristik ve unutulmayacak yapıda.."




Gelelim benim çok az sevdiğim oryantal kokuların en sevdiklerimden biri olan hypnose’a. Aslında tam oryantal değil bir oryantal fujer. Oryantal fujerlerden bazen gerçekten güzel hatta efsane kokular çıkabiliyor. Misal Jazz prestigeMiracle gibi vasat bir parfümü yapan lancome’un bu kadar başarılı hypnose’u yapması hele hele bunu günümüzdeki çoğu parfümerinin masraflardan kaçmak için giderek sentetik kokular ürettikleri 2007 gibi bir yılda yapması oldukça ilginç. Gerçi zamanında trophee gibi parfümler yapmayı da başarmış bir firma hakkını yemeyelim.

Hypnose' un harmanı:

üstte bergamut, mandalina, kakule, nane
ortada lavanta
altta amber, silhat ve misk 


notalarından oluşuyor. Görüldüğü üzere mütevazi bir harmanı var. Ama gayet yetiyor. Hypnose, kullandığım harmanı en kendi içinde pekişmiş kokulardan biri. Yani notaları ayrı ayrı algılamak çok zor. Her şey çok iyi karışıp tek bir nota gibi kokuyor. Zaten homojen kokulara sıklıkla hypnose'u örnek verdiği görmüşsünüzdür. Harmanda haliyle köşelilik yok. Sentetiklik bir miktar var ama rahatsız etmeyen yapıda var. Daha ziyade lavanta ve misk notasında. Silhat oldukça doğru verilmiş. Parfüm için maskülen tabiri sık kullanılıyor, evet doğru ama benim kullandığım anlamda sert erkeksi maskülen koku değilde, yumuşak, tatlı, ya da hafif bile olsa erkeksi çekici bir koku olması şeklinde.


Hypnose, ilk sıkışta kakule ve bergamutu, hafif silhatla tatlı tatlı çarpıyor, ama sadece 1 dakika. Hemen sonra parfüm hızla tatlılaşmaya başlıyor. Ama ne tatlılık, lavantamsı, balzamsı amberik bir tatlılık. Zaten hypnose' u özel yapan da bu. Bu lavanta ve amber karışımı tatlılığı mükemmel şekilde ayarlamış Lancome. Ne keskin lavanta, ne pudramsı bayık amber. Nikahlarda dağıtılan kaliteli lavanta keselerini düşünün. Orada lavantanın keskin kokusunun azaltılıp biraz vanilyamsı tatlılık eklendiğini düşünün. İşte böyle güzel bir tatlılık. Lavantayı bu kadar vurucu kullanıp da, rahatsız etmeden böyle tatlı bir erkeksi parfüm  yaratmak kolay değil. Zaten o yüzden de pek klonu olmayan orijinal bir koku hypnose.  Kokuda  lavantanın devreye girip amberle karışmasından sonra harman oturmaya başlıyor. Misk doğal değil, ama güzel bir ilave yapıyor. Doğal olmadığı içinde kirli havyansı değil de odunsu tatlımsı kokuyor. Bu aşamadan sonra kokuda uçana kadar pek bir değişim olmuyor. Lavanta kademe kademe azalıyor. Aradaki nane de bu amber/lavanta karışımına ilginç bir nüans katıyor. Bu konuda bana roadster'ın ilginç karakteristiğinden nanik yapıyor. Sonuç olarak oturana kadar lavanta, amber, nane karışımı olup, sonra lavantası azalıp amber ve misk' i ile tatlımsı, sıcak yumuşak giden erkeksi ve çekici bir parfüm.  




Amber, misk ve silhat mükemmel harmanlanırmış. Bu kadar muhteşem bir uyumu gucci envy’da da görmüştüm. Bu da harman üzerinde ne kadar çalışıldığını gösteriyor. Bir de birinci sınıf esanslardan yapılsaymış başyapıtlar arasına girermiş. Yine de böyle senteitk notalarla bu kokuyu oluşurabilmek bile büyük iş. Bir oryantal fougere olarak hypnose kesinlikle klasik bir oryantal misal obsession gibi fazla tatlı, şekerli ya da karanfilli vs değil. Hafif sıcak, yumuşak, son derece efendi bir tatlımsılığa sahip. Eleştirilebilecek tek yanı; başından sonuna kadar aynı şekilde tekdüze kokuyor olması ve heyecanlı atak bir parfüm olmaması olabilir. Bundan dolayı da uzun süre kullanımda sıkabilir. Evet; hypnose sakin bir koku. Biraz önce söylediğim gibi efendi bir koku. Modern, ılık, tatlımsı ve çekici. 



Özetle; 2007 çıkışlı bir parfüme göre muhteşem, genel parfüm dünyası ve sınıfına göre de çok sıkı, orijinal bir koku hypnose. Kokusu karakteristik ve unutulmayacak yapıda. Sıkça beğenilip övgü alıyor. Body kouros gibi rakiplerinin yanında daha elegant ve sakin kalıyor. Beğenip, düzenli kullandığım nadir tatlımsı kokulardan. İlginç bir şekilde ya sev ya nefret et kategorisine zorla sokulup, hakkının yendiğini düşünüyorum. Hele 2000'ler gibi parfüm dünyasında çok kalitesiz işler yapılıp, ticari gerekliliklerle 3. sınıf ürünler piyasaya boca edilirken, bu parfüme yapılan çekememezliği kapris olarak görüyorum.

Fark edilirliği oldukça yüksek, ilk anda da, son hallerinde de hep kendini açıkca gösteriyor. Elbiselerde de uzun süre kalıyor. Kalıcılığı ise ortalama-ortalama üzeri. Kesinlikle ağır, bayık, çok tatlı bir koku değil.  Sıcak bir koku olarak en ideal kullanım zamanı kış. İç ve dış mekanlarda günün her saati her ortamda kullanılabilse de günün akşam ve geç saatlerinde iç mekanlarda daha etkisi olacaktır. Yaş grubu 18 ve üzeri herkese olur. Ama biraz daha 20-22 gibi biraz daha ağırlaşmış genç arkadaşlarımdan itibaren daha güzel olacaktır. Parfümde en ufak tatlımsılığa bile tahammülünüz yoksa önermiyorum onun dışında kalan herkese denemelerini şiddetle tavsiye ederim.

Versace - L'Homme (1986)

"bana göre versace'nin en iyi erkek parfümü.."


Karşımızda çok sıkı bir parfüm var. 86 çıkışlı klasik parfümümüz deri grubunda. Bu gruba girip de 80ler döneminden olan parfümlerin ne kadar sağlam olduğunu biliyoruz, L'Homme da farklı değil ve şanslıyız ki bugün hala üretimde. 

L'Homme' un harmanı

üstte: petit grain(turunç yaprağı yağı), limon, bergamut, fesleğen, yeşil notalar, kırmızı biber
ortada: karanfil, yasemin, gül, tarçın, sedir, silhat, sandal ağacı
altta: amber, deri, misk, laden reçinesi, tonka fasulyesi, vanilya, meşe yosunu


notalarından oluşuyor. Harman hakkında konuşmam gerekirse ne yazık ki l'homme 2 kere yeniden formulize edilmiş bir parfüm. Tahmin edebileceğiniz gibi ilk versiyon en iyisi. 90lar civarı yenilenen versiyon o kadar olmasa da yine iyi. En son versiyonu kullanmadım ama hakkında bazı olumsuz yorumlar gördüğüm de oldu. Özellikle biraz sentetikleşmiş olduğunu belirtmişler. Yine de hala beğenenleri oldukça fazla. Benim size incelemesini verdiğim model ara formülasyon. Harman oldukça doğal, taze ve temiz. Notalar tazecik önünüzde. Harman oldukça dengeli, zengin ama öne çıkar, köşelilik yapan notalar yok.

Kokusuna gelirsek, l'homme tüm harmanı gayet güzel yoğrulup tk bir koku gibi kokan parfümlerden. Hafif limon ve portakal ekşimsiliğiyle başlayıp, 80lerin klasik maskülen parfümleri gibi güzel bir kokuya bürünüyor. Evet koku klasik 80ler masküleni, has erkek kokusu. Deri temalı olduğuna bakmayın daha ziyade bir eau sauvage gibi hafif bir turunçgil gibi davranıyor. Deri var ama genel kokuyu destekler biçimde, baskın olarak değil. Aslında eau sauvage fraicheur cuir'e benzediğini söyleyebilirim. Ama onda deri biraz daha baskın. İçerisindeki amber, vanilya gibi notalar çok hafif oranlarda kullanılmış ve kokuya denge katıyor. Parfümde genel baskın bir tatlılık, acılık, burukluk kesinlikle yok. Temiz turunçgilli, çok hafif pudramsı bir deri kokusu. Armani eau pour homme, drakkar noir gibi parfümlerden izler taşıyor. Ancak harmanı onlardan bariz daha dengeli. Klasik kokuları sevenler için devamlı bilek koklatan cinsten bir parfüm. Kokusunu beğenmeyecek kişi azdır diye tahmin ediyorum.


Özetle, parfüm konusunda versace'nin versace olduğu zamanlardan kalma, çok iyi dengelenmiş, klasik ve olmuş kelimelerinin tam karşılığı, bana göre versacenin en iyi erkek parfümü ve tüm 80ler maskülenleri arasında en iyi parfümlerden bir tanesi.

Fark edilirlik gayet iyi. Bağırmıyor ama kendini güzelce gösteriyor. Ürkek, tene yakın kalan bir koku değil. Kalıcılık ise bende 3 saat civarıyla ortalamanın biraz altıydı ama günde 1 ya da 2 kere tazeleyerek bu sorun aşılabilir. Uygun yaş grubu 25 ve üzeri diyeyim. Eski kafa değil ama sonuçta oynak bir parfüm de değil. Yaz dışında tüm mevsimlerde, iç ve dış mekanlarda, günün her vakti kullanılabilir. Akşam yemekleri, toplantılar gibi ortamlara yakışacaktır. Mutlaka deneyin derim, klasik parfümleri sevenlere de şiddetle tavsiye ederim.

Chanel - Sycomore (2008)

"biraz daha olmuş bir encre noire.."


İncelemesini verdiğim parfüm 1930 çıkışlı artık üretilmeyen versiyonundan oldukça farklı kokan 2008 revizesi bir kadın parfümü. Evet şaşırmayın, sanırım saklınotalarda ilk kez bir kadın parfümü incelemesi veriyorum. Önce okuyun sonra karar verin. 2008 çıkışlı yeni parfüm odunsu çiçeksi misk olarak sınıflandırılmış. Chanel' in Les Exclusifs serisinden sınırlı üretim bir parfüm. Bu seri parfümlerde kullanılan esanslar olabildiğince doğal ve kaliteli olanlarından seçilerek özenle yapılıyor. Tıpkı Guerlain' ın L’Art et la Matière serisi gibi. Gerçi onlar çok daha üst düzey. Neyse parfüme dönelim.

Chanel Sycomore' un harmanı:

aldehitler, menekşe, tütün, servi, ardıç, pembe biber, baharatlar ve kabe samanı

notalarından oluşuyor. Harman gayet kaliteli. Niş kalitesi beklemeyin ama gucci kalitesine sahip. Köşeli, sentetik, rahatsız eden bir nota yok. Notalar arasından genel bir uyum var ve genel olarak notaları temiz ve net olarak algılayabiliyorsunuz. Bu bakımdan harmanda bir problem yok.


Güzel kısım olan kokusuna gelelim. Öncelikle kokusunun üzerinizde giderek büyüdüğünü belirteyim. Yani uzun süre kullandıkça daha alışıp, beğenmeye başlıyorsunuz. Açılışta "hah klasik bir odunsu" diyorsunuz, belki hafif baharatlı odunsu. Ama parfüm odunsu çiçeksi misk. Zaten bunu açılıştan hemen sonra gösteriyor. Bu parfüm encre noire' a benzetiliyor. Gerçektende gerek kokusuyla, gerek koku karakteristiğiyle % 90 oranında encre noire' ın aynısı olduğunu belirteyim. Ama ufak fakat bariz bazı farklar var. Sycomore, encre kadar kuru ve karanlık değil. Odunsu notaları oldukça hafif ve efendi, agresif değil, aldehit olarak ne yazılmamış ama hafiften calone' da aldığınız berrak çiçeksi havadan az miktarda içeriyor. Ayrıca içinde güzel menekşe notası var. Ardıç, servi gibi yeşil iğneli yapraklı ağaçların kokularına sahip. Encre daha köşeli, daha buruk, daha koyu, sycomore daha yuvarlatılmış, daha yumuşak, daha seyreltik. 

Encre biraz daha derinliğe sahip. Bütün bunlar encre noire' a göre daha yumuşak ve biraz daha dengeli olmasını sağlıyor. Fakat bu farklar biraz hassas bir burun gerektiriyor. Çoğu kişi encre noire bu deyip geçebilir. Yine de anlayana farkların bariz olacağından emin olabilirsiniz. 

Ben kokuda sandal ağacı ve pembe biberi pek kuvvetli algılamadım. Baharatlar da sadece ilk açılışta birkaç dakikalığına yumuşakça çıkıyorlar. Açılışı kabe samanı patlaması yapıyor. Bu; çimensi taze değil de, tıpkı encre noire gibi  hafif koyu, ardıç gibi ağaçların koyu yeşil karakteristiğinde, hafif füme bir kabe samanı kokusu. Zaten bu ilk açılıştan dolayı encre noire mı sıktım diye şaşırıyorsunuz. Kabe samanı kendini gösterdikten hemen sonra pembe biber, menekşe ve tütün karışımı, hafif kuru ve buruk olarak belirip kabe samanı ile yumuşayıp rayihayı zenginleştiriyor. Bir dip not olarak menekşe ve tütün kokusunun karışımını oldukça beğendiğimi belirteyim, güzel bir kombinasyon olmuş. İkisi de kendine net gösteren notalar. Biraz daha sonra iğneli yapraklı ağaçların yeşil kokuları da karışıma katılıyor. Ama her daim baştaki o klasik kabe samanı notası baskın. 

Koku yaklaşık bir saat bu şekilde gidiyor. Arada temiz beyaz çiçeklerin verdiği kokulara benzer nüansları da alıyorsunuz çok hafif ve derinden. Bu sanırım aldehitlerden. Bir saat daha geçince artık koku iyice oturmuş ve alt harmana geçmeye başlamış oluyor. yukarıda yazdığım harmana çok hafif bir akışla sandal ağacı da ekleniyor. Ama az miktarda. Çok çok hafif bir tatlımsılık verecek kadar. Bundan sonra uçana kadar da hep böyle devam ediyor. Baştan sona çok fazla değişim yapmayıp kabe samanıyla başlayıp onunla biten bir koku. Yani çok hafif baharatlı ve tütünlü yeşil odunsu notalara egemenlik eden bir kabe samanı karışımı.


Buraya kadar okuduğunuzdan anlayacağınız üzere chanel sycomore bir kadın parfümü olarak piyasaya sürülmesine rağmen bir erkek parfümü olarak kusursuz. Chanel bu parfümü uniseks hatta direk erkek parfümü olarak da piyasaya sürebilirmiş. Herhangi bir feminenlik yok. Hatta bir kadında, sanki encre noire kullanılmışçasına sırıtabiliyor tütün ve koyu kabe samanından dolayı. Genel olarak cinsiyetsiz bir parfüm diyebilirim. Uzun zamandır beğendiğim ilk chanel kokusu oldu. Modern, farklı ve hafif. Yapı olarak hafif, çekingen, bağırmayan, tene yakın kalan, kibar bir koku olmuş.


Özetle; sycomore mükemmel bir parfüm değil ama "kullanmak" amaçlı gerçekten memnun edecek, üzmeyecek bir parfüm. Genel olarak encre noire' dan daha dengeli, rafine ve yumuşak karakteristiğiyle "biraz daha olmuş bir encre noire". Tabi ondaki isim, şişe, karakter uyumu mükemmeliyetine sahip değil. Ama ona göre tek eksikliği de bu zaten. Bana göre encre ve sycomore ikiz kardeşler. Bilenler için ikisini birbirinden ayrıcak farklar açık ama dışarıdan bakınca birbirinin aynısı gibiler.

Fark edilirliği encre gibi biraz zayıf. Tene yakın kalıyor. Yakın temaslarda ya da ufak mekanlarda kendini gösterebiliyor ama geniş alanlarda vuruculuğu düşüyor. Yine de kullandığım süreçte sık sık fark edip beğenenler çıktı. Kalıcılığı benim tenimde 4-5 saat kadardı. Elbiselerde çok daha yüksek.Uygun yaş gurubu 18 ve üzeri. Yılın her zamanı kullanılabilir ama sıcakta etkisi zayıflayacaktır. Şu basık havalı kış günlerinde iç mekanlarda en iyi uyumu sağlayacaktır. Günün her vakti kullanılabilir. Kişisel fikrimi sorarsanız başlarda encre ile sycomore arasında tercih kişisel beğeniye göre değişir diye düşünüyordum ama biraz daha uzun süre kullandıktan sonra sycomore' un daha rafine ve başarılı olduğunu düşünüyorum. Tavsiyem sycomore olacaktır. Kabe samanı temalı kokuları seviyorsanız özellikle tavsiye ederim. Bunun dışında kalan kullanıcılara da standart raf parfümlerinden sıyrılmış güzel bir ürün olarak denemelerini öneririm.

18 Ocak 2013 Cuma

Lubin - Idole (2005)

"ne kadar emekle ve ustalıkla yapılmış olduğu açık bir parfüm olduğunu belirteyim.."  



Lubin; 1798'de Piere François Lubin tarafından kurulmuş çok köklü, en eski parfümevlerinden biri olan önemli bir niş marka. Kraliçe Marie Antoinette' in parfümcüsü Jean Louis Fargeon' un çırağı olarak başladığı mesleğinde kendi yaptığı ilk ürünler kokulu pudralar ve kurdelalar olan Lubin, daha sonraları yaptığı parfümlerle o kadar büyük bir başarı yakaladı ki krallara, çarlara, imparatoriçelere özel kokular yapar oldu. 

Pierre-François Lubin 1774-1853

Ünü o kadar büyüdü ki 1830'da amerikaya parfüm ihraç eden ilk üretici oldu. Fakat zamanla elden ele, şirketten şirkete geçti. Tam iflasını açıklamışken Gilles Thevenin tarafından 1998' de satın alınarak tekrar hayata döndürüldü. Yeni Lubin firmasının ilk parfümü Idole' du. 

 Idole üzerinde gerçekten çalışılmış ve derin duygularla yaratılmış bir parfüm. Yaratıcısı Olivia Giacobetti. "Bir ormanı kavurucu baharatlarla dolu odunsu bir likörle ateşe verin, şeker kamışı kadar tatlı, deri gibi ılık" demiş. 

foto:http://kjanicki-sotd.blogspot.com

"Adadaki barınağımda algılar her şeye kadirdir. Adalılar rom içip, balzamik yağlarla masaj yaptırırlar. Kıymetli odunlarla yüklenmiş bir geminin iskelesinden, sizi, yanınızdaki tek eşyanız olacak başınızı dayamak için kullanacağınız yumuşak deri çantanızla yıldızları izlemeye davet ediyorum."  Gerçekten de çok güzel hayal edilip ona göre yaratılmış.

Güzel şişesinin yaratıcısı Serge Mansau'da şişeyi; "bu şişe; geceleyin ahşap bir idol'ü; göçebe insanların sembolünü götüren bir teknenin, kuvvetli deniz esintisiyle dolu yelken'idir" demiş. 

İdol gerçekten de birşeyler anlatmak istiyor ve bunu hevesle kuvvetle yapıyor. Öyle basitçe sırf olsun diye yapılmış bir parfüm değil. Bu kadar özel düşünülüp de doğru şekilde somutlaştırılan parfüm sayısı çok az. İyi bir örnek encre noire. Idole ile insanlar değil, hisler, hayaller hedeflenmiş. 2005 çıkışlı parfüm baharatlı odunsu yapıda.

Lubin Idole' un harmanı:

üstte: rom, safran, acı portakal, kimyon
ortada: abanoz, şeker kamışı, palmiye
altta: deri, kırmızı sandal ağacı


notalarından oluşuyor. İşte sıcak harmanlı parfüm böyle olur. Safran ve kimyonla birleşmiş rom, kırmızı sandal ağacı hep harmanı sıcaklaştıran notalar. Harman olarak değerlendirirsek, az bir şey sentetiklik barındırmakla beraber oldukça özenilmiş bir harman. Şişesinde çok elegant kokuyor. Tatlı, sıcak, odunsu ve deri. Notaları kolayca ayırt edebiliyorsunuz. Bir tek tam olarak nasıl koktuğundan emin olmadığım plamiye dışında yazılan tüm notaları alıyorsunuz. Özellikle öne çıkıp köşelilik yapan bir nota yok. Rom, şeker pancarı kaşmiri andıran kadifemsi deri notası ve sandal ağacı en belirgin notalar. Açılışı çok kuvvetli olmayan parfüm statik bir parfüm. Açılışından uçana kadar aynı koku karakteristiğinde ve aynı statiklikte devam ediyor. Bu kötü mü? Hayır ama zamanla sıkabilir.

Kokunun açılışını meyan kökü/sandal ağacı karışımında biraz yapay ama yine de güzel gayet tatlı bir kaşmir kokusuyla başlıyor. Kaşmirin hafif plastiğimsi/kadifemsi nubuk tarzı bir kokusu var. Meyan kökünün nasıl koktuğunu bilmeyenler içinse kolayı andıran tatlı, karamelimsi/kırmızı şurubumsu sıcak bir kokusu var. Elbette bu meyan kökü tatlılığını şeker kamışı ile karışan rom notası veriyor. Kadifemsi kaşmir kokusunu da yapay deri notası veriyor. Biliyorsunuz deri kokusunu vermek için huş gibi ağaçlar işlemden geçirilip çeşitli kimyasallarla deriye yakın bir his verilmeye çalışılıyor. Lubin'in buradaki başarısı orta karar. 

Açıkçası rom, sandal ağacı, şeker pancarı oldukça güzeli tatlı ve sıcak bir koku yaratmış. Zaten rom'un yakışmadığı şey de yok. Üstlerde portakal ve kimyonla karışan safran notası çok iyi yoğrulmuş rahatsız etmiyor. Safranın kokusunu çok net değil de altı kesilip atılmış değilde göstermelik veriyor. Özellikle safran diye düşünmezsiniz. Aynı şekilde abanozda açık açık değil ucundan, diğer rayihalara karışarak bir karışım içinde ortaya çıkıyor. Idele' da abanoz kokusu oldukça doğal olarak kullanılmış ama kokuya hakim olan genel tatlımsı meyansı, romlu karakter altında kendini pek gösteremiyor. Koku odunsu bir koku olmasına rağmen bunu açık şekilde göstermiyor. Yani rom aromalı odunsu bir karakterden ziyade, ahşap fıçıda aromalandırılmış bir rom gibi düşünün kokusunu daha çok. 

Kokusunda genel bir kadın parfümü karakteristiği var. Aradaki nüanslarla erkeğe özel olduğunu hissettirse de, biraz ağırca bir kadın parfümü olarak da kullanılabilirdi. Kokuda genel algılananlar olarak sıcak baharatlı odunsu, tatlı, rom ve deri temaları yazılmış. Çok doğru. Fakat ne ilginçtir ki şişesinde koktuğu kadar özel kokmuyor teninizde. En azından benim tenimde. Teninizde hoş, farklı bir parfüm gibi kokuyor, ama şişesinden kokladığınızda içindeki sentetik notalara rağmen üzerinde ne kadar çalışılmış, sade ama aynı zamanda sofistike bir parfüm olduğunu anlıyorsunuz. Tıpkı L'anarchiste gibi. İşte o zaman sentetiklik batmıyor, sentetiklik böyle kullanılmalı, mali kaygılarla ekonomi amaçlı değil de bir amaç uğruna.


Özetle; koku olarak belki çok özel çok özlenecek olmamakla beraber, başarılı, asıl olarak üzerindeki emek ve anlattıklarıyla kendini özel kılan, parfüm gurmelerine özel, saygı duyulacak bir yapıt olmuş. Idole için bir başyapıt diyemesem de; "anlayan" insan için ne kadar emekle ve ustalıkla yapılmış olduğu açık bir parfüm olduğunu belirteyim. Bu parfüme kullanım amaçlıdan ziyade şişesini açıp açıp koklayıp haz alacak bir güzellik olarak bakmak lazım. Çünkü pratikte tatlı, yoğun kokusu, çabuk sıkabilme potansiyelleri yüzünden biraz puan kaybedecektir. Fazla sofistike parfümlerin de negatif yanları bu, ama onlarsız da olmuyor.

Kalıcılık yüksek. Fark edilirliği ortalama üzeri-yüksek arası, kuvvetli, tatlı, sıcak bir koku olarak en uygun kullanım zamanı kış günleri. Uygun yaş grubu 25 ve üzeri. ama biraz daha üst yaşlarda daha iyi oturacaktır. İç ve dış mekanlarda günün ikinci yarısında iyi olacaktır. Kokuyu bir parfüm olarak alıp kullanma amaçlı değil de, bir l'anarchiste gibi, encre noire gibi özel ve tematik bir şeyler, belki bir imza parfümü arayan parfüm gurmelerine önerebilirim. Bu tarifin dışında kalan sıcak ve tatlımsı kış kokularını sevenler beğeneceklerdir. Diğerleri ise denemeden kör alış yapmamalı.


7 Ocak 2013 Pazartesi

Loewe - Esencia homme (1988)

"Polo'yu beğenen birinin bunu beğenmemesi mümkün değil gibi.."


Yeşil şişe ve 88 çıkıştan bir tahminde bulunduysanız, evet haklısınız. Solo' nun aksine Esencia tam bir klasik. 88 çıkışlı parfümümüz aromatik fujer tipinde klasik maskülen erkek parfümü. Detaylardan önce harmana bakalım.

Esencia homme' un harmanı:

üstte: tarhun, ardıç yemişi, lavanta, kasnı sakızı, limon, bergamut, petitgrain
ortada: ada çayı, muskat, fesleğen, yasemin, neroli, inci çiçeği, gül, çam, sardunya, kuşüzümü
altta: tonka fasulyesi, deri, sandal ağacı, köknar, amber, silhat, misk, meşe yosunu, kabe samanı, sedir, asilbent


notalarından oluşuyor. Yine dolu bir harman ama kalite olarak çok daha üst düzey olduğu için, bu notaların büyük bir kısmını açık ve temiz şekilde algılıyorsunuz. Harmanda sentetiklik yok gibi. Belki ardıç yemişi ve köknarda biraz onu da her burnun algılayabileceğini pek zannetmiyorum. 80lerin klasik maskülen parfümlerinin zengin ve lezzetli harmanına sahip. Parfüm bir aromatik fujer ama, nasıl loewe ph' nin tarzı aromatik fujerden şipreye kayıyorsa, esencia' nın karakteri de; lavantalı, meşe yosunlu fujer yönünden ziyade, ardıçlı, köknarlı, otsu notaların koyu yeşilliğinden gelen aromatik yönü daha fazla. Yani bir paco rabanne gibi, jaguar gibi, Tsar(aromatik değil ama kokusu öyle) aromatiklik. Üstüne bir de tonka, meşe yosunu, kasnı ve asilbent gibi reçineler, kuşüzümü notaları da eklenince ortaya gerçekten lezzetli bir parfüm çıkıyor. Köşelilik ya da burnu rahatsız etme durumu yok.



Evet, koku olarak Esencia bana göre tsar, polo ve paco rabanne' ın tam bir kombinasyonları. Hepsinin en güzel en sevdiğiniz yönlerini karıştırın ve karşınıza esencia çıksın. TSAR'daki acımasız koyu yeşillik, paco'daki herbal otsu bitki ve yemişler, polodaki sıkıcı yeşil karakterin tekdüzeliğini azaltan çiçeksi ve odunsu notalar. Böyle olunca ortaya yeşil, maskülen, hem aromatik, hem fujer öğeleri taşıyan, pek çok nota ile zenginleşip burnunuza bayram ettiren saf bir maskülen olmuş. Açılışı bergamut, tarhun, sardunya, bol adaçayı, gül gibi karışık notalar yapıyor. Sabunsu, baharatlı bir yeşil ton. Limon, bergamut da nanik yapıyor. Koyu köknarsı bir yeşillik olarak algılayın. Bu açılış oldukça kuvvetli ve vurucu. Zaten parfüm genel olarak da o şekilde. 

İlk açılışın ardından burukluk biraz azalıyor ve yasemin, muskat, neroli gibi notalar biraz yumuşaklık veriyor. Sabunsu yeşil karakter adeta sakinleştirici verilmiş bir köpek misali uysallaşıyor.  Fakat gücü hep orada, biliyorsunuz. Çam notası bir polo'daki gibi belirgin değil. Bu parfümde yeşillik köknar ve ardıçtan geliyor. Tarhun ve sardunya da bunu sabunsulaştırıyor. Bir 15 dakika sonra çok altlardan tonka, yapay ama güzel olarak deri, misk de kendini göstermeye başlıyor. Kokunun açılışında adaçayı, sardunya, ardıç gibi notalar hakimken, yarım saat-45 dakika sonrasında köknar baş karakter olarak belirginleşiyor ve diğer tüm notalar onun çevresinde destekleyici oluyorlar. Sonrasını biliyorsunuz işte; misk, tonka, amber, sandal ağacı gibi tatlımsı odunsu notaların devreye girip parfüme genel bir yumuşatıcı karakter katması. Bu geçişler gayet güzel yavaş yavaş akarak oluyor. Herhalde bir 1-1,5 saat içerisinde oluyor. 


Parfüm yapı olarak; oldukça kuvvetli, oturaklı, hafif sert, has maskülen, yeşil, vurucu ve kendini gösteren yapıda. Dozajlama konusunda hassas, fazla sıkarsanız sizi de çevrenizi de rahatsız edebilir. Uygun miktarda dozajladığınızda ise sizi rahatsız etmeden teninizde uzun süre kalabilen bir parfüm. Eski kafa değil ama tam anlamıyla bir klasikten bahsediyoruz polo gibi. Polo'yu beğenen birinin bunu beğenmemesi mümkün değil gibi.

Özetle, esencia pour homme tam olarak olmuş bir parfüm. Keşke şöyle olsaymış, böyle de olsaymış dedirten bir yanı yok. Yeşil 80'ler masküleni nedir sorusuna budur cevabı veren bir ürün olmuş. Ben tarz olarak aromatikler yerine, biraz daha fujer yönü baskın (drakkar noir) aromatik fujerleri ya da crest gibi şipreleri sevdiğimden esas tercihim loewe ph olacaktır. Ama yeşil aromatikleri seven biri de esencia'ya bayılacaktır. İkisi de aynı kalibrede ve kalitede olmuş parfümler. Belki esencia yapısından dolayı biraz daha oturaklı ve ağırbaşlı bir parfüm.


Fark edilirliği genel olarak ortalama ile ortalama üzeri arası. İlk açılışta patlama yapıyor. Giderek daha uysallaşıp en sonunda teninizde asılı kalıyor. Kalıcılığı oldukça iyi. Tazelemeye hiç gerek yok. Çok sıcak yaz günleri dışında dört mevsim kullanılabilir. Oldukça oturaklı, ağır abi kokusu. Yani en az 35 ve üzeri. Daha iyisi 40 ve üzeri. Polo gibi düşünün. Babanıza mükemmel bir hediye olur. Günün her zamanı, her ortamda kullanılabilecek etkileyici bir ürün. Esencia pour homme' u klasik maskülenleri sevenlere ve özellikle klasik yeşil maskülenleri sevenlere rahatlıkla tavsiye ederim.

Loewe - Solo Loewe (2004)

"bazılarının yorumladığı gibi sofistike/şaheser değil.." 


Loewe' nin popüler erkek parfümlerinden biri olan Solo Lowe' yi inceliyoruz. 2004 çıkışlı modern yapılı  parfümümüz oryantal sınıfında ama sınıfına göre oldukça yumuşak yapılı bir parfüm.

Solo Loewe' nin harmanı:

üstte: Lavanta, mandalina, limon, guava, kekik, biberiye, kaşmir ağacı, silhat, costus bitkisi
ortada: yeşil notalar, muskat, tarçın, pembe biber, nane, kimyon, anason, mandalina
altta: amber, misk, meşe yosunu, odunsu notalar, vanilya

notalarından oluşuyor. Harmana bakınca oldukça dolu olduğunu görüyoruz ancak, pratikte pek öyle değil. Çok da kaliteli olmayan ve bir miktar sentetiklik hissettiren harmanı biraz donuk ve tekdüze bir koku saldığı gibi, içeriğinde yazılmış olan bu kadar notayı da göstermiyor. Notaları tek tek algılamadığınız gibi harmanda bu kadar çok nota olacağını da düşünmüyorsunuz. Ama sonuçta loewe bir niş marka değil, 2004 çıkışlı parfümden de çok yüksek kalite beklememek lazım. Bu bakımdan solo loewe tatminkar denilecek bir harmana sahip. Ara sıra yapay kaşmir notası, yeşil notalar, odunsu notalar gibi adı verilmiş yapay notaların sentetikliğini algılamak kolay olsa da, burnunuzu rahatsız edecek derecede bir şey olmadığını da belirteyim. 

Kokusuna gelirsek; Solo loewe' nin sakin, uysal, yumuşak ve hafif tatlımsı oryantal bir kokusu var. Ama bu tatlımsılık klasik bir oryantal olan ck obsession gibi değil de, Lagerfeld KL homme tarzı yumuşak pembe bir karakterde. Sanki bir şeftali tatlımsılığı gibi. 



Aslında solo loewe için KL homme' un modernleştirilmiş bir versiyonu da diyebilirim. Koku karakteri olarak oldukça yakınlar. Sakin baharatlar eşliğinde kuru bir portakalımsı açılış, ardından kademe kademe amber ve vanilya ile tatlandırılmış yine sakin ve yumuşak odunsu notalar ve final. Çok özel, akılda kalacak ya da özlenecek bir koku değil. Aralarda çıkan sentetiklikleri de düşünürsek pek de matah olmadığı anlaşılacaktır. Bir avantajı oryantal yapısını günümüze uydurabilmiş ve geniş kitlelerce kullanılabilecek olması.

Özetle; solo loewe bende pek bir iz bırakmadı. Kötü bir parfüm değil. Standart kullanıcılar beğenebilir 1-2 şişe kullanabilir. Ama sonra biraz tekdüze olan karakteri ile sıkmaya başlayacaktır diye düşünüyorum. Kesinlikle bazılarının yorumladığı gibi sofistike/şaheser değil.


Kalıcılığı ve fark edilirliği ortalama ile ortalamanın biraz altı arası. Yani kuvvetli bir şey beklemeyin. Hafiften sıcak yapısından dolayı yaz kullanımına uygun değil. Tabi bir oryantal için oldukça hafif ve yumuşak yapılı. 3 mevsim sorunsuz kullanılır. Yaş gurubu 18 ve üzeri. Geniş bir kullanıcı kitlesi olacaktır. Biraz çekingen yapısından dolayı sakin iç mekanlarda daha iyi uyum sağlayacaktır diye düşünüyorum. Günün ikici yarısı kullanıma daha iyi uyacaktır. Öylesine denemelik kullanabilirsiniz ancak ciddi parfüm kullanıcılarına önermiyorum.