30 Nisan 2011 Cumartesi

Cartier - Pasha (1992)

"Pasha şimdiye kadar kullandığım en kalıcı kokulardan birisi.."
 


Pasha, 92 çıkışlı ve günümüzde popülerliğini hala yer yer koruyan bir koku. Bence ülkemizde daha çok bilinmeyi hak eden bir parfüm. Odunsu aromatik tipte, yumuşak karakterli olgun bir koku.

Pasha' nın harmanı:

üstte: nane, kekik, lavanta, mandalina
ortada: deli otu, gül ağacı, kişniş
altta: meşe yosunu, sandalağacı, silhat

notalarından oluşuyor. Sade ama yeterli bir harman olduğunu söyleyebilirim. Harman oldukça doğal, bir sentetiklik sezmedim. Notaların çoğunu alıyorsunuz. Pasha' ya özel bir durum var ki; harmanı' nın çok yönlü bir karakteri var. Yani özünde odunsu aromatik evet, ama aynı zamanda hafif, neredeyse fresh diyebileceğim bir yapısı da var. Tabi burada Bulgari Aqua tarzı sucul fresh bir parfüm beklemeyin. Aromatik bir kokuya göre fresh. Ayrıca yeşil ve hafif baharatlı bir yönü de var, tatlımsı odunsu bir yönü de. Yani bir Paco Rabanne gibi klasik bir aromatik değil. Son derece geçişken karakterli bir yapıda. Tüm bu geçişleri de uyumla yapıyor. Harman agresif değil, sakin ve yumuşak bir harman. 



Kokusuna gelirsek; temiz, yumuşak, memnun eden bir kokusu var. Burada temizlik hissiyatını en çok nane vurguluyor. Destanlık değil ama gayet başarılı bir koku. Kokusunun genel olarak öne çıkan bir karakteri yok. Nane başlarda devamlı hafiften hafiften  hissettiğiniz bir nota. 

Mandalina, nane ve lavantanın canlı ve taze açılışı sonrası, başlarda kekik, kişniş ve deliotu (anason benzeri bir kokusu var) öne çıkarken, sonraları sandal ağacı ve kabe samanı birleşip yumuşak kremsi bir kokuya dönüşüyor. En son gül ağacı bayrağı devrealıp tatlımsı, koyu kokusuyla uzun süre kokuyor. 

Buradaki "uzun  süre" gerçekten uzun. Pasha şimdiye kadar kullandığım en kalıcı kokulardan birisi. Koku zaten genel olarak kalıcılığıyla ünlü, ancak benim tenimde kendini aştı. 12 saat, belki daha fazla bir kalıcılık. Tabi tüm koku olarak değil, bu zaten mümkün değil, ama sandalağacı, gül ağacı ve kabe samanını orada duyuyorsunuz. 

Ağır ya da sert bir parfüm olmamasından dolayı naneye karşı özel bir karşıtlığınız yoksa severek kullanabileceğinizi düşünüyorum. 

Güvenli bir koku. Her ortamda kullanılabilecek, sakin yapısıyla insanları rahatsız etmeyecek, arada hafif hafif vuracak olgun bir parfüm. Maskülen değil ama olgun, efendi. Tam olarak bir centilmen kokusu diyemesemde, gene de düzgün, oturaklı kullanıcı beklentisi var.



Özetle; pasha hem uyumlu ve akışkan harmanı, hem başarılı kokusu, hem de iyi kalıcılık değeriyle ideal parfümde olması gereken çoğu özelliğe sahip. Genel beğenilesi yapısını düşündüğümde ülkemizde pek bilinmiyor olması şaşırıtıyor. 

Kalıcılığı yazdığım gibi çok iyi. Fark edilirliği ortalama. Ürkek olmasa da tene yakın kalmayı seven bir koku. Dolayısıyla axe reklamlarında olduğu gibi "parfümümü sıkayım, yedi cihan duysun, kıtaların yeri değişsin" tarzında beklentileriniz varsa hayal kırıklığına uğrarsınız. Uygun yaş grubu 26 ve üzeri. Altına biraz fazla karmaşık ve elegant kalabilir. Hem iç hem dış mekana uygunve her mevsimde sorunsuz kullanılabilir. Sakin yapılı parfümlere ve naneye alerjiniz yoksa bir deneyin diyorum. Aromatik koku meraklılarına ise şiddetle önerdiğim, bana göre en başarılı aromatik parfümlerden birisi.

Chanel - Antaeus (1981)

"günümüzde kullanıcısı çok sınırlı olabilecek, bana göre -fazla- sert, tok bir maskülen koku.." 



Antaeus; seksenlerin en baba kokularını yazın deseler, pek çok kişinin listesine alacağı bir parfüm. Powerhouse denilen ağırtoplardan. Saf maskülen parfüm. Ancak bu tip parfümlere ilgili olmama rağmen benim sevemediğim nadir kokulardan. Zaten çeşitli parfümlerini kullanıp bunların karakterini gördükten sonra, Chanel' e oldukça soğudum. Tüm efsane görülen parfümlerinde aynı bayağı, kokoş karakteri sezdim. Kişisel fikrim Chanel' in parfümde kokoş bir marka olduğu. Ancak her incelemde olduğu gibi burada da parfüme tarafsız yaklaştığımı bilin. 

Neyse, dönelim Antaeus' a. Kouros' ta olduğu gibi yine bir yunan ismi. Kouros Hellence' de oğlan anlamına geliyor ve eski yunan heykellerinden, normal insan boyutundan daha fazla olan, ayakta dik duran, çıplak erkek heykellerine bu ad veriliyor. Saf maskülenlik. Antaeus ise, yunan mitalojosinde bir karaker. Yari dev, yarı tanrı, Poseidon' un oğlu, vesaire vesaire. Teknik konulara dönersek Antaeus 81 çıkışlı odunsu şipre tarzında oldukça sert bir maskülen.

Antaeus' un harmanı:

üstte: kişniş, bergamut, limon, misket limonu, adaçayı, mersin ağacı
ortada: yasemin, kekik, gül, fesleğen
altta: sandalağacı, silhat, laden reçinesi, meşe yosunu, kunduz yağı, bal mumu


notalarından oluşuyor. Gördüğünüz gibi oldukça aromatik görünen bir yapısı da var harmanın. Zaten kokuda da bunu alıyorsunuz. Harmanın kalitesinde bir sorun yok. Her şey oldukça doğal. Yukarıdan aşağıya taze turunçgiller, sonra hafif aromatikler ve çiçekler, altta da havyansı ağır notaların olduğunu görüp, güzel dengelenmiş bir parfüm beklentisine kapılabilirsiniz. Ancak Antaeus dengeli olmaktan çok uzak. Belirli notaları var ki tek başlarına oldukça kuvvetli kullanmışlar ve harmana hakim oluyorlar. Bunlardan en önemlisi benim parfümde hiç dayanamadığım adaçayı kokusu ki tüm parfüme hakim halde. Yine kekik buruk olarak, kunduz yağı ve bal mumu da kirli ve agresif şekilde sürekli vuruyor. Sonuç olarak ortaya kuvvetli notaların altında ezilen yumuşak notalarla dengesiz, sert, köşeli bir harman çıkıyor. Çok kuvvetli ve vurucu. Bu bakımdan Jaguar ve Yatagan' a benziyor. O kadar uç olmasa da bu ikisine yakın. Acıma, merhamet yok, burun direğinizi kıracaksa kırıyor.



Kokusuna gelirsem. İkinci eksikliği de burada. Uyumsuz harmandan çok başarılı bir koku beklemek hayal olurdu tabi. Ancak bu kadar övülen, sözü edilen Antaeus'un bu ününü kesinlikle koku güzelliğinden elde etmediğini bilin. Bunu hırçın karakterinden sağlıyor. 

Kokusu; acı, buruk, sert, yarı otsu-yarı hayvansı, kuru bir odunsu koku şeklinde. Tam olarak aynısı olmamakla beraber Yatagan' a oldukça yakın bir karakterde. Aslında yataganın sert, acı otsu-odunsu karakteriyle, boss spirit' in kirli ve tatlımsı hayvansı karakterini birleştirdiğinizde antaeus' u elde ediyorsunuz. 

Sakin, yumuşak kokuları sevenlerin barındırabileceği bir koku değil. Ayrıca günümüze göre biraz modası geçik kokuyor.

Önemsiz bir başka kötü yanı, tıpkı Boss Spirit gibi, kirli sarı rengiyle elbiselerini fena boyuyor. Özellikle dökmeli şişelerde dikkat etmek gerekli. 



Özetle; gördüğünüz gibi Antaeus' un adının geçtiği yerde yumuşaklık adına hiçbirşey yok. Herşey sert, buruk, köşeli, vurucu, kuvvetli. Dolayısıyla; günümüzde kullanıcısı çok sınırlı olabilecek, bana göre -fazla- sert, tok bir maskülen koku. 


Kalıcılık ve fark edilirlik değerleri bende ortalama. Uygun yaş grubu 40 üzeri diyorum. Sonbahar ve kışa daha iyi uyum sağlayacaktır. Çok fazla kuvvetli yapısı, çevredeki bu tarz maskülenleri sevmeyen modern insanları rahatsız edebilir. Bu parfümü ancak jaguar, yatagan, m7 gibi fazla sert ve kuvvetli maskülenleri seven kullanıcılara önerebilirim. Onun dışındaki kullanıcılara -80lerin maskülenlerini seviyor dahi olsalar- tavsiye etmiyorum.

28 Nisan 2011 Perşembe

Van Cleef & Arpels - Van Cleef & Arpels Pour Homme (1978)


"Ne maskülenlikle, ne sertlikte, ne havyansallıkta sınırları aşmayan, yumuşak ve elegant bir koku.." 


Nihayet düzgün bir parfüm. Nispeten gelenekselci maskülen parfümleriyle bilinen markanın 78 çıkışlı ilk parfümü olan ve kendi adını taşıyan Van Cleef & Arpels pour homme bir deri parfümü. Bugün hala üretilen ve tutulan bir parfüm. Koyu ve zengin bir iç dünyası var.

Van Cleef & Arpels Pour homme' un harmanı:

üstte: ardıç yemişi, yeşil notalar, lavanta, fesleğen, kimyon, bergamut, mercanköşk
ortada: tarhun, karanfil, silhat, süsen kökü, yasemin, kabe samanı, sedir, gül
altta: laden reçinesi, deri, amber, misk, meşe yosunu, kunduz yağı

notalarından oluşuyor. Son derece dolgun bir harman. Tabi bu çıkış yılını düşündüğümüzde yine son derece normal. Mest olmamak elde değil, neredeyse tüm baba esanslar kullanılmış. Peki bu kadar nota adam akıllı dengelenebilmiş mi? Evet, hallice. Harmanı bu açıdan oldukça başarılı. Doğallık olarak düşünmenize dahi gerek yok, o dönemlerde sentetik notalar çok az görülen bir durumdu. Burada da herşey doğal. 


Bugün hangi parfüm platformuna giderseniz gidin, en başarılı 80ler dönemi parfümleri sorulduğunda, listelerde her zaman Van Cleef & Arpels Pour homme' unda olduğuu görürsünüz. Haklılar da, başarılı bir koku.

Ama onu özel yapan bir durum da 78 çıkışlı olmasından dolayı 70ler ve 80ler powerhouse dediğimiz ağababa kokuların karması bir karakteri sahip olması. Yani hem centilmen, efendi bir yanı var, hem maskülen, orta sert bir yanı var. Dolayısıyla uygun kullanıcı profilini anlamışsınızdır. 

Harmanla ilgili bana göre tek sıkıntı biraz sulandırlmış izlenimi veriyor olması. Belki de kokununun çok sert ve yoğun olmaması için bunu yaptılar, ama gene de her daim, keşke notalar biraz daha kendilerini öne çıkarabilselermiş diye düşündürüyor.


Kokusu nasıl? Klasik yeşil tarz 80'ler maskülen kokusu.  Tsar, pierre cardin, lacoste gibi. Ama olabileceği en yumuşak ve fresh formda. Pierre Cardin Pour Monsieur' un daha hafif bir hali gibi. Bu bakımdan ılık yaz sabahları ve güneşli ilkbahar günlerinde kullanıma çok uygun bir koku. 

Fakat parfümün yapısı aromatik değil deri tipinde. Harmanındaki aromatik notalardan dolayı böyle hissettiriyor. Kokusu harmanından dolayı gayet kompleks olsa da, taze ve olgun yeşil bir açılışın ardından bir süre devam eden yosunlu, odunsu aromatiklik ve sonra yavaş yavaş deri-misk kombinasyonuna kayma şeklinde. Arada aromatik yeşil notalar ve odunsu notalar hiç eksilmiyorlar. 

Parfümün genel olarak derin ve koyu karaktere sahip olduğunu da belirteyim. Sert, köşeli ya da kirli değil. 



Böyle bir kokusu var, bu manzaraya biraz da deri ekleyin

Özetle; oldukça iyi bir centilmen kokusu. Her ne kadar bu tipte benim favorim Pierre Cardin Pour Monsieur olsa da, Van Cleef & Arpels de önemli bir parfüm. Ne maskülenlikle, ne sertlikte, ne havyansallıkta sınırları aşmayan, yumuşak ve elegant bir koku.

Bende fark edilirliği ve kalıcılığı biraz ortalama altıydı. Bu tenden tene, şişenin yeniliğine göre değişecektir. Ama dönemine bakıp uç bir canavar beklemeyin. Uygun yaş grubu 30 ve üzerisi. Altına biraz ciddi kalabilir. Yumuşak ve agresif olmayan yapısıyla hemen her zaman kullanılabilir. İç ve dış mekanlarda sorunsuz. Eğer güncel modern kokulara meraklıysanız size gitmeyecektir, ancak centilmen yapılı sakin maskülenleri seviyorsanız oldukça beğenebileceğiniz başarılı bir parfüm. Denemenizi tavsiye ederim.



Lanvin - Lanvin L'Homme ( 1997)


"Çok standart, hafif tip parfüm kokusu.."


Blogdaki ilk Lanvin incelemem olan L' Homme 97 çıkışlı ve benim ev sevdiğim parfüm gruplarından biri olan odunsu çiçeksi misk grubunudan. L'homme hafif ve modern bir parfüm. Ne kadar başarılı? Bakalım.

Lanvin L'Homme' un harmanı:

üstte: nar çiçeği, mandalina, bergamut, portakal çiçeği
ortada: biber, kakule, nane, adaçayı, lavanta
altta: sandal ağacı, amber, misk, vanilya


Azzaro Chrome misali duygu sömürüsü
notalarından oluşuyor. Kağıt üzerinde özellikle üst harman benim çok hoşuma gitti. Mis gibi notalar her biri. Orta harmanda pek sevmediğim notalar varken, alt harmanın klasik olduğunu görüyoruz. Peki pratikte sonuç nasıl? Parfümün yaratıcısı Alberto Morillas parfümü, hafif ve temiz, tüm gün kullanılabilir bir maskülen olarak tanımlamış. Evet düşünürsek bunlar tutuyor. Fakat bunların hepsinde sınıfta kalarak yapıyor. En basitinden harmanı hiç özenilmemiş, basit, ucuz ve yapay kokuyor. Kalburüstü kalitedeki parfümlerde gördüğünüz notaları tek tek taze şekilde algılama gibi bir durum yok. 

Kokusu da aynı şekilde. Ucuz fresh tip bir deodorant gibi kokuyor. Evet fresh ve taze kokuyor ancak ne çok güzel, ne orjinal, ne de kaliteli bir kokusu var. Çok standart, hafif tip parfüm kokusu. Hafif turunçgilli bir başlangıç ve sonraısnda nemli, soluk aromatik odunlar. Basenotes'ta bir yorumcu duştan çıktığınızda koktuğunuz gibi kokuyor demiş. Evet doğru, duş jeli benzeri standart bir kokusu var. Yapay ve ucuz fresh bir koku. Kaliteli bir parfümün doğallığından çok uzakta.


Tabiki bu tip fresh kokular genele çok kolay hitap edebilir, sevilebilir. Ancak bu; ucuz ürünler için geçerlidir. Yoksa sırf kokusu hafif diye, soluk mavi renkli 100 ml bir sıvıya 100 lira üzeri para verilmez. Parfümün mantığı bu değildir. Maskülen mi? Evet soluk mavi renkli bir fresh parfüme göre biraz maskülenlik barındırıyor, şımarık değil, ancak klasik maskülen kokularla bir alakası yok. Maskülenden ziyade ciddi tanımlaması daha doğru olabilirmiş. 


Sonuç olarak; ucuz, sade, basit bir koku. Bunu görmek için çok tecrübeli olmaya da gerek yok, biraz düzgün çeşitte parfüm kullanan herkese basit ve vasat gelecektir. Azzaro visit, jil sander gibi parfümler varken hiç gerek yok.

Kalıcılığı ve fark edilirliği bende oldukça düşük. Tene oldukça yakın kalan, sakin bir koku. Hiç bir şekilde parasının hakkını veremiyor. Uygun yaş grubu 16-20 arası. Sıcak zamanlara, iç ve dış mekanlara uygun. Eğer bu ürün bizdeki caldion, privacy gibi parfümlerin fiyatlarına satılsaydı o zaman bu kadar sert eleştirmezdim. Çünkü hakkı o kadar. Tavsiye etmiyorum.

Koş Lanvin, koş, daha çok koşman lazım..

Azzaro - Chrome (1996)

"ilk 5 dakikası oldukça güzel, sonrasında kademe kademe kötüleşen metalik kokulu ucuz bir Azzaro pour homme varyantı.."


Chrome' u Azzaro pour homme' un vasat bir light versiyonu olarak tanımlarsam heralde doğru olur. Benzer koku, benzer harman, aynı sabunsu keskin baharatlı karakter. 96 çıkışlı Chrome aromatik turunçgil tipinde nispeten hafif bir parfüm.

Chrome' un harmanında:

üstte: biberiye, ananas, portakal çiçeği, bergamut, limon
ortada: siklamen, kişniş, hedione(yasemin çiçeği benzeri kokan bir aldehit), meşe yosunu
altta: sandalağacı, tonka fasulyesi, misk, sedir, brezilya gülağacı, kakule, mate

notalarından oluşuyor. Harman gene Azzaro ph' de olduğu gibi dolgun. Ancak chrome oldukça sentetik bir parfüm. Evet metalik bir hissiyat veriyor, ancak bu metaliklik 212' de olduğu gibi memnun edici değil, fazla kuvvetli, burun tırmalayıcı tarzda. Orjinal azzaro'da da olan hafif sentetiklik bunda çok fazla olmuş. Hatta sanki farklı karışımlar denerken, bunun kokusunu beğenip, keskin, buruk metalikliğini gördüklerinde "bunun adına azzaro chrome diyelim, metalik keskinliğiyle uyum sağlar" demişler. Harman doğal olmadığı gibi uyumsuz da, notalar birbirleriyle anlaşamıyor, yer yer ortaya çıkıp baskınlık sağlıyorlar, güzel sakin bir akış yok.



Koku olarak Chrome tatminkar diyebilirim. Girişte yazdığım gibi orjinal Azzaro' nun kokusunu alın, bunu biraz daha soğuk, metalik, biberli suda sulandırılmış hale getirin işte size Chrome. Açılış tatlımsı aromatik turunçgiller şeklinde. Ama bu anlık, hemen sonrasında nemli, sabunsu bir koku vuruyor. Bu bir süre güzelken, sonrasında aldehitin, biberiye, mate gibi kokularla karşıp acılaşmasıyla artık pek zevk vermez bir hale geliyor. Acılığı burukluktan öte. Harmanda akışkanlık olmamasından dolayı, koku da algılarınızı yoran, fazla agresif bir koku haline gelmiş. 


Özetle ilk 5 dakikası oldukça güzel, sonrasında kademe kademe kötüleşen metalik kokulu ucuz bir Azzaro pour homme varyantı. Eğer Azzaro' nun kokusunu beğeniyor ama size fazla kuvvetli geliyorsa ve hafif bir versiyonunu arıyorsanız, markanın diğer versiyonlarını da bildiğimden şimdilik pek bir şansınız olmadığını belirteyim. Modern azzarolardan fazla kalite beklemeyin.


Kalıcılığı ortalama altı. Fark edilirliği ortalamaya yakın. Uygun yaş grubu 18-30. Bahar mevsimlerine daha uygun. Benim tüm azzarolarda dikkat ettiğim;serin sabah zamanlarında tenle daha uyumlu oluyorlar. Sıcaklık arttıkça acı sentetiklik daha rahatsız edici hale geliyor. Agresif bir koku olarak iç ve dış mekana uygun. Hafif bir şeyler arıyorsanız azzaro visit gibi çok daha başarılı modeller varken, bu sentetik bombayı pek tavsiye etmiyorum. yine de farklı modern konseptleri seviyorsanız iyi bir koku olmadığını bilerekten bir deneyebilirsiniz.

27 Nisan 2011 Çarşamba

Comme des Garçons - 2 man (2004)


"Anı anına tutmayabiliyor, tıpkı entelektüel genç bir sevgili gibi.." 



Tıpkı Terre D'Hermes incelememde olduğu gibi, 2 man içinde uzun süredir doğru zamanın gelmesini bekliyordum. Böyle güzel bir parfümü vasat bir incelemeyle ziyan etmek istemem. Comme des Garçons benim Hermes gibi yarı niche olarak değerlendirdiğim markalardan. Bu ne demek; standart moda üreticilerinin bir çıta üstünde kaliteye sahip ürünler demek. Tam olarak niche özenilmişliği ile yapılıp, o yüksek fiyatlarla, sınırlı kesimlere hitap etmiyor olsa da, çoğu standart markadan çok daha kaliteli parfümleri var.

Ülkemizde çeşitli yerli parfüm platformları sayesinde yeni yeni tanınmaya başlayan marka, hala bir Creed ya da Hermes bilinirliğinde değil. Tabi bunda Creed' in kendini çok iyi pazarlıyor olması önemli bir nokta. Bu arada her nekadar değişik konseptleri deneme adına tamemen sentetik parfümleri de bulunsa da, bana göre CDG, Hermes ve Guerlain gibi markalardan biraz daha üst marka. Bana göre Hermes'in doğrudan rakibi Guerlain 'ken (tabi bu genel parfüm kalitesi babında, yoksa tecrübe, çeşitlilik, özel ürünler, ün gibi konularda Guerlain' ı geçecek marka bilmiyorum), CDG' nin rakibi de doğrudan Creed. Ancak Creed genele hitap eden, klasik harman yapılarındaki parfümleriyle çok standart bir İngiliz parfümevi imajı veriyorken, fransız CDG herkese uymayacak, değişik konseptler üzerine çalışan biraz futuristik bir marka. Hatta bu futuristik karakteri bir fransiz markası için bile oldukça fazla. Neden mi? Çünkü aslında CDG' nin damarlarında Japon kanı akıyor. Evet, aslen CDG bir japon markası. Firmanın kurucusu ünlü japon modacı Rei Kawakubo. 1973 yılında kurduğu markanın ilk mağazasını da 75' te Tokyo' da açıyor. Paristeki ilk mağazasını ise ancak 7 yıl sonra açıyor. 

Rei Kawakubo

Kawakubo güncel modadışı tasarımlarıyla bilinen bir modacı, her zaman farklı olmuş bir isim. Parfümleri de kesinlikle öyle. Heme tüm CDG parfümlerinde aynı farklı karakter ve hissiyat var. Deneyimli bir kullanıcı bilmeden kokladığında, eğer denediği koku CDG ise büyük ihtimalle bunu anlayacaktır.

Markayla ilgili bu kısa bilgilerden sonra parfüme geçelim. Hem 2 Man hem de diğer CDG parfümleriyle ilgili bilmeniz gereken iki önemli konu var. Birincisi bu parfümü 99 çıkışlı Comme des Garçons 2 ile karıştırmamanız. İkincisi bu ürünlerin gurme ürünler oldukları.  Bu ne demek? Terre D'Hermes yazısında yazdığım gibi, bu parfümün öyle standart kokulu, herkes tarafından kolayca sevilecek, beğenilecek bir ürün olmaması demek. 


Gurme yiyecekleri düşünün. Deneyimli ve ağzının tadını bilenler için trüf mantarlı kaz ciğeri ezmesi çok güzel bir lezzettir, ama ortalama bir insana sunarsanız ya "iyi fena değilmiş işte" diye geçiştirecek ya da beğenmeyecektir. Bu hem o ürünün belirli şeyleri görmüş, deneyimli alıcılara hitap etmesinden, hem de o deneyen kişinin o seviye bir birikim ve deneyime sahip olmamasındandır. Adı üstünde gurme ürün, belirli kesime hitap eden ürün. 

Buradan kimse yanlış anlamasın, bunlar zengin işi, sokakataki adam anlamaz demeye getirmiyorum. Zira herhangi bir zevke hitap eden konuda birikim yapmak tamamen parayla alakalıdır diyemeyiz, ancak paranın da önemli bir eleman olduğunu ben de kabul ediyorum. Evet, çocuğunun önlük parasını düşünen adam ne yapsın parfümü, comme des garçons' u, doğru. Ama o zaman ülke neden bu halde, insanların bir parüm bile alamayacak kadar fakir olmalarının sorumluları kim, yurtdışında insanlar her ayrı zevkleri için masraf yapıp, bunlarla ilgili online platformlarda birbirleriyle yazışırken, bizde insanlar neden bir fatura, kira borcu yüzünden intihar ediyor, neden kimse bu durumdan rahatsızlığını, tepkisini ortaya koymuyor, o önlük alamayın adamın durumun böyle olmasında payı var mı yok mu bunlara bakmak lazım. Ama onun yeri başka bir platform.

Şimdi, evet uyarınızı aldınız. 2 Man öyle "aldım çok süper sen de al abi" parfümü değil. 2004 çıkışlı parfüm baharatlı odunsu tipte. Harmanına bakıyoruz:

2 Man' in harmanı:

üstte: beyaz duman(aldehit), muskat, kimyon
ortada: süsen, kabe samanı, safran
altta: deri, tütsü, maun


notalarından oluşuyor. İlk dikkatinizi çeken harmanda kabe samanı dışında canlı, sulu bir nota olmaması. Meyveler yok, hafif kokulu çiçekler yok, asidik turunçgiller yok. Hep kuru, statik notalar. Buna rağmen koku ilginç bir şekilde donuk ya da ölü bir koku değil. Evet yazlık sucul bir koku değil ama böyle bir harmandan umacağınız karakterde de değil. İnce bir nemliliğe de sahip. Gerek harman, gerek koku çok üst düzeyde. Notalar son derece kaliteli, temiz ve doğal. Duman notası fazla değil ve parfümün akışıyla uyum gösteriyor. Ayrıca rahatsız edici bir sentetiklikte değil.

Parfümde notaların hepsini almıyorsunuz. Benim hissettiklerim tütsülü odun kokusu, maun, çok hafif kimyon, biraz süsen, tatlımsı kabe samanı şeklinde. Genel olarak kokunun kendisi bu şekilde. Böyle anlatıyorum çünkü tam olarak şuna benziyor denilecek bir kokusu yok. Son derece kendine has, farklı bir koku. Bu konuda uç kabul edilen terre' den bile daha ileri. Taze bir koku değil, ama bir maskülen de değil. Az baharatlı, odunsu parfüm'e farklı bir bakışla hazırlanmış bir koku. Aslında kabe samanlı odunsu hafif kokuyu temel alıp, üzerinde çalıştığınızda elde edebileceğiniz bir koku. Çünkü temel iskeletini bu tatlımsı kabe samanlı, hafif odunsu koku oluşturuyor. Ama işin içine giren kimyon ve beyaz dumanın getirdiği tütsümsü yapı parfümün bir anda raydan çıkarak kendine has bir hale gelmesini sağlamış. Bir de içerisinde hiç turunçgil ya da başka sulu olmamasına bir nebze nemli bir koku olması da çoğu analizciyi pes ettiriyor. Kesinlikle çok orjinal bir koku alacağınız bilin. 2 Man kokusal anlatımı benim şimdiye kadar gördüğüm en zor kokulardan biri.

2 Man' in standart parfümler için önemli kabul edilen, ama üst sınıf parfümler için daha az önemseniz iki problemi var. Bunlar tahmin edeceğiniz üzere kalıcılık ve fark edilirlik konuları. Aslında fark edilirliği çok kötü değil. Hatta ortalama üzeri. Ama bu derece farklı bir parfümünüz varsa biraz bağırsın insanlar da görsün istiyorsunuz. Ama öyle değil, bir terre değil.  Kalıcılığı ise oldukça kötü. Sürekli kokmak istiyorsanız 2 saatte bir tazelemeniz lazım. Ama bu bana göre çok büyük bir problem değil. Bunun nedeni parfümün günlük kullanım parfümü değil, ortam, an kokusu olması. Parfüm gibi parfüm değil. Al, sık koksu değil. Kullanıcısına fazla beklentili. Aslında markanın her parfümü bu kadar kaprisli değil. 


Evet, işte genel olarak birbirine yaklaşan terre d'hermes ile 2 man' i birbirinden ayıran en büyük nokta bu. İkisi de çok orjinal kokular. İkisi de daha önce koklamadığınız kokular. Birebir benzerleri yok. Kalite çıtaları çok yüksek. Ama fark şu; bu farklılıklarına rağmen terre hem düzenli, hem günün her anında, hem de her ortamda sürekli kullanılabilecek bir koku. 2 man ise biraz daha farklı. Kesinlikle signature olacak bir koku değil. Günlük kullanım için fazla farklı ve sofistike. 2 Man'i gerçekten farklı ve özel birşey kullanmak istediğiniz özel durumlarda kullanıyorsunuz. Bu önemli bir yemek, iş görüşmesi, özel bir gün, çok özel bir buluşma olabilir. Otomobil almaya giderken olabilir, evde önemli birilerini yemek için ağarlayacaksanız olabilir, bir klasik müzik konserine giderken olabilir ama işe giderken, dondurma yemeye çıkarken, sinemaya giderken olmaz. Dolayısıyla parfümün kendi gibi özel durumlarda başarısı iyice öne çıkıyor.  Eğer günlük kullanıma uygun bir parfüm arıyorsanız 2 Man size göre değil. Zaten kokusu herkes tarafından kolayca anlanıp, beğenilebilecek bir koku da değil. 
 

Özetle, L'anarchiste gibi özelin özeli bir parfüm. Güzel kokulu diye, parfüm diye alınacak bir ürün değil. Gurme bir ürün. Böyle değerlendirildiğinde son derece başarılı. Klasik fransız anlayışıyla, japon avangartlığı başarıyla harmanlayan bir zevk ürünü. Terreyi anlamak ve sevmek zaman alıyorken, 2 man'i ise her zaman sevmek zor oluyor. Bazen "tamam ben hayatımın parfümünü buldum" dedirtiyor, bazen de "o kadar da değilmiş" dedirtiyor. Anı anına tutmayabiliyor, tıpkı entelektüel genç bir sevgili gibi. 




Kalıcılığı kötü, fark edilirliği ortalama - ortalama üzeri arası. Uygun yaş grubu 25 ve yukarısı. Ama bu demek değil ki her 25 ve üzerine uygundur. Bu yaş grubunda, oldukça deneyimli bir parfüm kullanıcısı olduğunu düşünen kişilere uygun. Evet, sadece bu kadar. Zaten bu kalite seviyesindeki ve diğer niche ürünlerin kullanıcı kesimi yukarıda anlattığım çeşitli nedenler/gereklilikler yüzünden oldukça sınırlı. Burada; deneyimli olmayı sample alıp koluna sürüp yorum biriktirmek olarak görüyorsanız sizi üzecek bir parfüm. 

Yaz dışında her mevsime uyum sağlayacaktır. Daha ziyade iç mekan kokusu. Günün öğleden sonrasında kendini daha doğru gösterecektir. Bana göre muhteşem bir parfüm. Ancak genel kullanıcıya önermiyorum. Deneyimli kullanıcılara da; eğer gerçekten deneyimli, parfüm analizi yapabilen, uzun yıllardır düzenli parfüm kullanımından gelen bir birikmişliği olan kişiler değillerse  2 Man için şimdilik acele etmemelerini öneriyorum. Aksi taktirde kendi kendilerini yanıltabilirler. Eğer bu çok sınırlı uygun kesimdenseniz hala koleksiyonunuza katmadıysanız, elinize geçtiğinde daha önce almadığınız hen gün için kendinize kızacağınız bir ürün. 


19 Nisan 2011 Salı

Saklı notalarda dinlemek istediğiniz eserler?

Merhaba,

Düzenli okuyucularımın bildiği üzere saklı notaların belirli bir müzik profili var. Sakin, rafine, seçkin. En azından ben böyle olmasına özen gösteriyorum. Sitenin anatemasına uyacağını düşündüğünüz ve eklememi önereceğiniz benzer yapılı eser tavsiyelerini bana mail atarak yapabilirsiniz. Uygun olduğunu düşünmem durumunda imkanlar dahilinde playliste ekleyeceğim. Aynı şekilde listeden çıkarmamı istediğinz eserler varsa onları da bildirebilirsiniz.

İyi okumalar!

Bennetton - Cumbia Colors Man (2005)

"kekik deyince aklınıza pirzola, anason deyince rakı-balık geliyorsa cumbia colors'u seversiniz.."
 


Oldukça hafif ve temiz yapıdaki Cumbia Colors, 2005 çıkışlı taze bir koku. Odunsu tipteki koku markayı düşündüğümüzde genel kalitesiyle şaşırtıyor.

Cumbia Colors' un harmanı:

üstte: kereviz, anason
ortada: okaliptüs, kavun
altta: odunsu notalar, misk

notalarından oluşuyor. Son derece sade bir harman olması dikkat çekiyor. Ayrıca biraz farklı, alışılagelmedik bir harman. Kereviz ve okaliptüs gibi notalarını pek sık göremiyoruz. Harman hakkında net konuşayım, cumbia colors anason temalı bir parfüm. Yani kekik deyince aklınıza pirzola, anason deyince rakı-balık geliyorsa cumbia colors'u seversiniz. Burada dolgun bir anasondan bahsediyorum. Ama rahatsız edici kuvvette değil. Benetton parfüm alanında iddialı bir marka olmaması ve genelde ikinci sınıf kalite ürünleriyle bilinirken, harmanı Burberry' nin harmanından çok daha doğal ve canlı. Burberry özellikle weekend' de tamamiyle lab ortamında hazırlanmış hissi verirken, cumbia colors daha alışılageldik klasik tarzda doğal esanslarla yapılmış hissi uyandırıyor.

Koku olarak tam tanımı çok derinlerden arada bir gelen taze okaliptüs eşliğinde, yoğun nemli ve hatta sulu anason kokusu. Buna bazen yine çok hafif şekilde kereviz de hatılabiliyor. Misk, kavun ve odunsu notalar yok gibi. Parfümün kokusu son derece hafif, canlı ve fresh. Nemli bir parfüm. Yaz için ideal. Tabi anasonun kokusunu seviyorsanız. Bazıları sevmeyebiliyor. Açıkcası anason kokusu parfümde benim için çok cazip değil ama mutlaka sevenleri de vardır.

Özetle; gayet farklı kokuya sahip, anason temalı son derece nemli ve fresh bir koku. Genel kalitesi ortalama. Daha bilinen moda markalarından pek geri değil. Yazlık hafif parfümler için klasik turunçgil, meyve notaları  içermeden farklı bir ürün olmuş. Daha ziyade gençlere yönelik bir parfüm. Çok kaliteli değil, kötü de değil.

Fark edilirliği ortalama, kalıcılığı ortalama altı. Uygun yaş grubu 18-22. Ama biraz daha yukarısı da kullanabilir. Canlı ve temiz bir koku olarak tam anlamıyla yaz kokusu. İlkbahara da gayet uygun. Ama anason temasından dolayı melankolik ve koyu sonbahar/kış mevsimlerinde sıkıcı olabilir. İç ve dış mekanlarda kullanılabilir. Benetton'dan eğlenceli bir yaklaşım olmuş, özellikle para yatırmaya değmez diye düşünüyorum ama anason kokusunu özellikle seven biriyseniz o zaman bir denemenizde fayda var.

Burberry - London (2006)

"genel kremsi tatlılığının üzerine sık sık elma ekşimsiliğiyle tezat oluşturan şarap notası bazen kızdırabiliyor.."
 



Brit' ten hemen 2 sene sonra piyasaya çıkan London, bana göre Brit' in biraz revize edilip piyasaya sürülmüş bir varyantından başka bir şey değil. Yine brit gibi tatlımsı hafif bir koku olan london baharatlı oryantal tipinde.
Bu incelemede parfümü sık sık Brit ile kıyaslayacağım çünkü oldukça yakın karakterdeler.

London' ın harmanı:

üstte: bergamut, lavanta, biber, menekşe
ortada: mimoza, deri, porto şarabı
altta: mürrüsafi, tütn, peygamberağacı, meşe yosunu


 
notalarından oluşuyor. Harmanı gayet farklı ve çekici görünmesine rağmen koku karakterinin brit' e gayet yakın olduğunu belirteyim. Zaten kağıt üzerinde Burberry' e asla güvenmemeniz gerektiğini önceden söylemiştim. Harman kalitesi olarak london, brit'teki doğallığı tam veremiyor, ama gene de doğrudan bir sentetiklik algılamıyorsunuz. Fakat özellikle uyum konusunda brit'in gerisinde kalıyor. Harmandaki notalar tam olarak birbiriyle kaynaşmış değil, yer yer kendilerini ortaya çıkarıp baskınlaşabiliyorlar. Ancak notalar nispeten yumuşak notalar olduklarından bu çok da rahatsızlık verici bir durum haline gelmiyor. 



Koku olarak London' ın Brit'e yakın olduğunu yazdım. Tabi sadece karakter olarak. Hafif tatlımsı, yumuşak bir oryantal. Bayık ya da ağır değil. Koku olarak ise brit' in tatlılığı alınıp, biraz daha çiçeksi bir ferahlığa kavuşturulmuş bir hali. Burada tatlılığı ekşimsi meyveli şarap notası ile tütün notasının balımsı tatlılığının karışımı veriyor. 

Bu da güzel bir koku ama genel kremsi tatlılığının üzerine sık sık elma ekşimsiliğiyle tezat oluşturan şarap notası bazen kızdırabiliyor. Ben bunu biraz; çikolatalı pastanın içindeki o kakaolu tadın gidişatını bozan ekşi frambuaz taneleri gibi görüyorum. Ama bu tabi ki zevklerle alakalı bir durum, kimilerine göre de bu; tekdüzeliği ve bayağılığı bozan bir farklılık olarak kabul edilebilir. 

Özetle koku olarak London, Britten daha hafif, daha ferah, daha az tatlı bir koku. Harmandaki notalar ara sıra kendilerini gösterdiklerinden sanki zengin bir harmana sahipmiş gibi bir izlenim verse de durum öyle değil. Açıkcası yakın bulduğum bu iki kokudan ben brit'in kokusunu daha beğeniyorum. Ama bu tamamen kişisel. London' ın kokusu biraz daha orjinal bir koku olarak daha hoşunuza gidebilir. Denemek gerekiyor.


Özetle; benim kişisel fikrime göre, Brit daha tatlı ve memnun edici bir kokuyken, london daha uyumsuz, daha baskın, ama bence daha az memnun edici bir koku. Bunu genel parfüm kalitelerini değerlendirerek söylüyorum. Biraz daha farklı birşey istiyorsanız önce London' ı deneyin. Pek riske girmek istemiyorsanız Brit daha mantıklı bir seçenek olabilir. İkisi de özel parfümler olmamakla beraber, dönemsel olarak kullanılabilecek başarımdalar.

Fark edilirlik ve kalıcılık konuları yine aynen Brit'te olduğu gibi. Fark edilirlik ortalama, kalıcılık kötü. Uygun yaş grubu 16-40. Yine parfüm tecrübesi daha az olanların özellikle beğenebileceği bir parfüm. Biraz sönük yapısı dış mekanlarda zayıf kalabilir. Sıcak yaz günleri dışından tüm yıl kullanılabilir. Bunda brit'ten biraz daha hafif yapılı olması bir faktör. Çok kaliteli olmasa da, şöyle bir süreliğine kullanılacak, çoğuldan biraz farklı bir parfüm arıyorsanız denemenizi tavsiye ederim. Onun dışında ne Brit' in ne de London' ın deneyimli, kaşarlanmış parfüm kullanıcıları için çok da özel, heyecan yaratabilecek parfümler olmadığını belirteyim.

Burberry - Brit (2004)

"sakin tatlı kokusu ve yumuşak harmanıyla öne çıkarken, zayıf yapısıyla da biraz üzüyor.."
 


Benim kişisel olarak Burberry' nin en makul parfümlerinden birisi olduğunu düşündüğüm 2004 çıkışlı Brit; odunsu oryantal tipinde ama hafif bir parfüm. Sakin ve sıcak bir parfüm.

Brit' in harmanı:

üstte: yeşil mandalina, zencefil, bergamut, kakule
ortada: muskat, sedir, yabani gül
altta: tonka fasulyesi, silhat, odunsu notalar, sedir, misk


notalarından oluşuyor. Diğer pek çok burberry' nin aksine Brit' in harmanı nispeten kağıt verilerine tutarlı. Üst harman dışında kalan diğer notaların iyi bir miktarını algılayabiliyorsunuz. Harmanının kalitesi tam olarak ortalama. Çok özel değil, bir orjinallik , ekstra doğallık yok, ama çok kötü ya da sentetik de değil. Tam olarak tatminkar diyebilirim.

Kokusuna gelirsek, biraz armani black code karakterinde bir kokusu var. Ama o kadar koyu ya da tatlı kakaomsu değil. Daha ziyade yumuşak, kremsi tatlılıkta ve sakin. Oryantal olmasına rağmen bayık değil, aksine oldukça hafif yapılı. Yani pek çok kişinin beğenisine uygun standart bir koku. Bu bakımdan kokusunun bir orjinalliği yok. Ama bu kötü olduğu anlamına gelmiyor. Muskat, misk, silhat, kakule ve gül hep hafif ve tatlımsı olacak şekilde seçilmiş ve güzelce dengelenmiş. Sonuç olarak elinize hafif ve tatlımsı sıcak bir koku geçmiş. 



Bazı yorumlarda çok kuru bir koku olduğu söylenmiş, açıkcası bana öyle gelmedi. Hatta pek kuruluk algıladığımı söyleyemem. Çoğunluğu memnun edecek sakin tatlı kokusu ve yumuşak harmanıyla öne çıkarken, zayıf yapısıyla da biraz üzüyor. Öyle görünüyor ki; baymayan hafif tatlılığın bir götürüsü olarak harman zayıf tutulmak zorunda kalınmış ve sonuç olarak kalıcılık ve fark edilirlik olarak biraz vasat bir koku çıkmış. Biraz daha kuvvetli olsaymış çok daha başarılı bir koku olabilirmiş, ama gene de fena değil diyorum. 


Özetle; weekend gibi rezil bir parfümden sonra çok daha başarılı bir koku. Baymayan oryantal yapılı tatlımsı kokusu hemen herkesin beğenisine uyabilecek şekilde ayarlanmış. Çok uzun süreli olmayan kullanımlar için gayet tatminkar bir koku.


Fark edilirliği ancak ortalama, kalıcılığı bende kötü idi. Uygun yaş grubu 16-35 arası. Kıştan, çok sıcak olmayan ilkbahar günlerine kadar uzun süre kullanılabilir. Ondan sonrasında biraz tatlı kalacaktır. Biraz zayıf karakterli olmasından dolayı daha ziyade iç mekanlara uygun. Çok öne çıkan, orjinal olan bir yanı olmamasına rağmen, memnun edici ve genele uygun kokusundan dolayı bir kere deneyebileceğiniz bir koku olarak görüyorum. Özellikle parfüm tecrübesi az ve 18 ve altı kullanıcılar için gayet memnun edici bir parfüm olabilir.


17 Nisan 2011 Pazar

Burberry - Weekend (1997)

"Sentetiklik buram buram.."  



Yazdığım ilk Burberry incelemesi olan Weekend; 97 çıkışlı bir turunçgil parfümü. Adına, tipine, şekline bakarak umutlu yaklaştığım parfüm, bekleneni hiç veremedi.  Ama önce biraz teknik olarak inceleyelim.

Weekend' in harmanı:

üstte: greyfurt, limon, bergamut, mandalina, ananas, kavun
ortada: sandalağacı, meşe yosunu, sarmaşık
altta: amber,bal, misk

notalarından oluşuyor. Bakınca çok güzel bir kombinasyon olarak görünüyor. Üstte muazzam bir canlılık ve turunçgil patlaması, ortada yavaş yavaş işin ciddileşmesi ve altta artık iyice oturaklı notalarla üst notaların dengelenmesi. Düşününce böyle bir harmandan çok canlı, temiz ve neşeli bir açılış sonrasında kademe kademe hafif tatlı, kremsi sakin bir koku beklenir. Ama, ne yazık ki alakası yok. Çünkü harmanı inanılmaz derecede sentetik, kalitesiz ve ucuz. Yüzlerce parfüm içerisinde Weekend denediğim en ucuz kokulu ve kalitesiz harmana sahip parfümlerden birisidir. İçerisinde bir tane doğal esans olduğundan şüpheliyim. Tümüyle lab parfümü gibi.


Nemli, hafif meyvemsi, hafif çiçeksi, oldukça metalik ve keskin bir kokusu var. Sentetiklik buram buram. Yapay ve metalik limon, kavun, mandalina' nin parlak açılışını kısa süre sonra süper sentetik sarmaşık notasıyla boğuyor. Restoranlarda, işletmelerde verilen parfümlü mendiller vardır bilirsiniz (kolonyalı mendil değil), işte burberry weekend' in kokusu, bu kokuları genelde benzeşen parfümlü mendillerin kokusu gibi kokuyor. Sentetik, keskin, ucuz. Hatta Anadolu Üniversitesinde okuyan / çalışan komşularım için; yemekhanesinde verilen parfümlü mendillerin burberry weekend ile %85 benzeştiğini belirteyim.

Ben markanın diğer kokularını da biliyorum. İncelemelerini de yakında yazacağım. Onlar da çok iyi kalite kokular olmasalar da bu kadar kötü değiller. Fakat hiç bilmeyen biri olsam ve Burberry markasıyla bu parfüm aracılığıyla tanışmış olsam bir daha hayatım boyunca burberry' den bir mendil dahi olmazdım. O kadar ucuz, özenilmemiş, adına ve parasına yakışmayan bir parfüm.
 

Denediğim tüm Burberrylerde gördüğüm ortak özellik; harmanda verilen notalarla kokunun genelde alakasız olmasıydı. Bu da kokuların ne kadar sentetik olarak hazırlandığını gösteriyor. Kaliteli bir parfümde harmanda verilen her notayı , ya da çoğunu tek tek çok doğal ve taze bir şekilde algılayabilirsiniz. Ama burada durum farklı.


Özetle, burberry tarafından sanki adı gibi "amaan, haftasonları evde sıksınlar işte dandik bir parfümü" maksadıyla alelacele, umursanmadan hazırlanmış, süper sentetik ve ucuz kokulu bir parfüm. Benzeri sert yorumları başka platformlarda da aynen görebilirsiniz. Bazı açık parfümlerin bundan çok daha kaliteli olduğunu düşünüyorum.

Fark edilirliği ortalama, kalıcılığı ortalama altı. Uygun yaş grubu 16 - 22. Sıcak zamanlara uygun hafif bir parfüm. Çok genç ve deneyimsiz bir kullanıcıysanız bile uzak durmanızı öneririm. Paranızı ziyan etmeyin, aynı paraya, aynı tipte çok daha kaliteli parfümler bulunabilir. Asla almayacağım, aldırmayacağım bir parfüm, uzak durun.


Yves Saint Laurent - M7 (2002)

"YSL' nin en kötü erkek kokusu.."  



YSL' nin beni üzen ikinci parfümü. Ancak Opium' da biraz hayalkırıklığına uğramışken, M7' ın gerçekten kötü ve abartılmış bir parfüm olduğunu düşünüyorum. 2002 çıkışlı yeni yetme parfüm odunsu oryantal tipte.  

M7' ın harmanı:

üstte: bergamut, mandalina, biberiye
ortada: kabe samanı, ödağacı
altta: amber, misk, adamotu kökü

notalarından oluşuyor. Oldukça farklı bir harmana sahip. Sade fakat bunu çok belli etmiyor. Fakat ne yazık ki bunun bugüne kadar kullandığım en kötü harmanlı YSL parfümü olduğunu söylemeliyim. Gayet sentetik, yetmiyormuş gibi köşeli, dengesiz, acı, buruk. Notalar dengesizce havada uçuşuyor, birbirleriyle çekişiyorlar.


Kokusu nasıl derseniz tatlı öksürük şurubu gibi kokuyor. Hani o aşırı şekerli, kuru, yapay çileksi, buruk pembe renkli öksürük şurupları vardır, işte aynen öyle kokuyor. Sadece buna biraz da mentolsü bir hava ekleyin. İşte M7. 

Evet; amaç farklı olmaksa M7 gerçekten farklı bir koku. Pek benzeri yok.  Ancak koku olarak beğenilecek bir yanını göremiyorum. Yani mis gibi kokan bir yanı yok, aksine kokusunu beğenmek için, kendinizi zorlamanız, şartlamanız lazım. 

Biliyorum başka platformlardaki övgü dolu sözlerden sonra bu yazdıklarım size pek makul gelmiyor olabilir. Ancak denemesi bedava. Kullandıktan sonra ne kadar buruk, kuvvetli, yapay ilaçsı bir kokusu olduğunu görünce, o parfümü abarta abarta bitiremeyen kişilere küfür etmemek için kendinizi zor tutacaksınız. 




Bir nota var ki parfümü tamamen bitiriyor. Bunun da kuvvetli ödağacı notası olduğunu tahmin ediyorum. Ancak emin değilim adamotu da olabilir. Ya da ikisinin kombinasyonu. Bazen bir insan nasıl böyle bir kokuyu kullanır diye düşünüyorum, aklıma ancak çok farklı kokmak istiyorsa cevabı geliyor. Yoksa kesinlikle herkesten övgü alacağınız, ilk fısta sevip, kokusunu doya doya içinize çekeceğiniz bir parfüm değil.

Özetle; bana göre olmamış, gayet kötü bir koku. YSL' nin en kötü erkek kokusu. Buruk, ilaçsı, pudramsı, uyumsuz, fazla kuvvetli bir kokusu var. Çok uç bir parfüm.


Fark edilirlik ve kalıcılığı bende ortalama altı idi. Bu kadar kuvvetli bir parfüm daha kalıcı olur diye bekliyorsunuz ama değil. Uygun yaş grubu bana göre 30 ve yukarısı. Ancak soğuk kış günleri diyorum. Kesinlikle uzak durmanızı önereceğim kötü bir parfüm.

Yves Saint Laurent - Opium Pour Homme (1995)

"herkesin beğenisine uygun bir kokuya sahip değil.."


Hımm Opium.. Zor bir parfüm. Bir önceki Rive Gauche incelemesinde olduğu gibi Opium pour homme 70lerde çıkan kadın versiyonundan sonra yine oldukça gecikmeli olarak 95 yılında erkekler için çıkarılan bir parfüm. YSL zamanında kadınlara çok kıyak geçmiş anlaşılan. Parfüm baharatlı oryantal tipinde ve kuvvetli bir parfüm.

Opium Pour Homme' un harmanı:

üstte: yıldız anason, kuş üzümü
ortada: zencefil, sichuan biberi (çine özel bir tür acı biber)
altta: vanilya, tolu balzamı, sedir



notalarından oluşuyor. Hiç alışılagelmedik ve gerçekten oryantal bir harman. Ancak güneyden değil, doğudan gelen bir oryantallik. Opium harman olarak ortalama kalitede bir koku. 

İlk kez bir YSL kokusunun harmanında az da olsa sentetiklik hissettim. Beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü hangi parfüm platformuna bakarsanız bakın opium ile her zaman çok güzel şeyler yazıldığını ysl' nin en iyi kokularından biri olarak kabul edildiğini görürsünüz. YSL kokularına oldukça meraklı bir kullanıcı olarak belki de opium' a biraz fazla beklentili yaklaştım. Ama olmadı. 

Ha, şimdi hemen parfümün kötü olduğu gibi bir izlenime kapılmayın, kötü değil, ama bazı problemleri var. 


Öncelikle kuvvetli ve tatlı bir oryantal. Aşırı şekerli değil ama gene de tatlı. Ben genel koku karakteri olarak Opium' u; tatlılığı arttırılmış, daha pudramsı, yoğun ve baharatlı bir rive gauche' a benzettim. 

Koku olarak zengin, detaylı ancak herkesin beğenisine uygun bir kokuya sahip değil. Günümüz için biraz geri kalmış gibi. Rive Gauche kendi başına oldukça kuvvetli bir parfümken Opium yer yer bunaltıcılığın sınırlarında geziniyor. Doğrudan kış mevsimine yönelik bir koku. 30 yaş altına ve sıcak zamanlara kesinlikle uygun değil. 



 

Özetle; tatlı ve kuvvetli oryantal tipte, maskülen bir koku opium. Hiç şakası olmayan, yanlış miktarda veya yanlış zamanda kullanıldığında üzecek kuvvette. Kötü diyemesemde, deneyimliyseniz biraz hayal kırıklığına uğratabilir. Rive gauche' un kalite hissiyatını veremiyor.


Kalıcılığı ortalama üzeri, fark edilirliği ortlama. Uygun yaşgrubu 35 ve sonrası. Ancak soğuk kış günlerine uygun olan, daha ziyade bir dış mekan kokusu. Dozajlama konusunda hassas. Sonuç olarak fena değil ama bence Rive Gauche varken hiç gerek yok. Pek tavsiye etmiyorum.