31 Mart 2011 Perşembe

Guerlain - Aqua Allegoria Pamplelune (1999)

"Sanki biraz önce greyfurt yemişsinizde kokusu ellerinizde kalmış gibi doğal ve taze kokuyor.."



Aqua allegoria serisi, Guerlain' ın belirli dönemlerde çıkardığı çeşitli temalara sahip sade kokulu parfümlerden oluşan bir seri. Pamplelune' de bir turunçgil kokusu olarak greyfurt temasıyla kendini gösteriyor.

Aqua Allegoria Pamplelune' ün harmanı:

üstte: greyfurt
ortada: greyfurt, çiçek notaları
altta: greyfurt, silhat, vanilya

notalarından oluşuyor. Kokusuna, harmanına vs gelmeden önce Guerlain markasına ne kadar saygı duyduğumu ve beğendiğimi tekrar hatırlatmak istiyorum. En son birkaç parfümünü saymazsam, tüm parfümleri hem belirli bir kalite çıtasının üzerinde, özenilmiş, kaliteli, niş ayarında kokular. AAP de farklı değil.


Bu serinin temalı, sade parfümlerden oluştuğunu söylemiştim. Zaten burada da harman kendini anlatıyor. Ancak son derece sıkıcı görünümüne rağmen harman kesinlikle sıkıcı değil. Guerlain burada diğer üreticilere resmen ders vermiş. Bu kadar az esans ile bu kadar memnun edici harman yapılabiliyormuş demek. Ana tema tabi ki greyfurt. İlk sıkışınızdan uçana dek her daim ortada. Araya hafif çiçeksi notalar çok akıllıca yerleştirilmiş ve kokunun fazla kadınsı olmasının önüne geçilmiş. Böyle diyorum çünkü aslında aqua allegoria serisi kadınlara yönelik bir seri. Ama arada birkaç model varki; erkeklerin de kullanabileceği şekilde zekice ayarlanmış, pamplelune' de bunlardan biri. Çiçeksi notaların yanında silhat ve vanilya çok çok az kullanılmış ve açık açık kendini göstermelerinden ziyade,  ana greyfurt kokusunu zenginleştirecek şekilde dozajlanmışlar. Harmanın ne kadar ustaca ayarlanmış olduğunu sizlere anlatmam zor, kendiniz denediğinizde göreceksiniz. Bu bakımdan harman çok başarılı, notalar çok çok doğal, taze ve temiz. Bir parfümde bulabileceğiniz en iyisinden.


Parfümü ilk kokladığınızda çiçeksiliğinden dolayı açıkca kadın kokusu olduğunu düşünüyor, ancak bir süre sonra da pekala bir erkeğin de kullanabileceği değerlerde olduğunu anlıyorsunuz. Kesinlikle "kullanamam ben bunu" dedirtecek kadar feminen değil. Ama belirli bir seviye feminenlik her daim ortada. Yani bayan arkadaşınıza, eşinize ya da annenize de gönül rahatlığıyla alabilirsiniz. Koku tazeliği ve doğallığı olarak; kullandığım birkaç yüz koku içerisinden gerçekten çok az parfümde pamplelune' deki canlılığı ve doğallığımı buldum diyebilirim. O greyfurt kokusunu anlatmam mümkün değil. Sanki biraz önce greyfurt yemişsinizde kokusu ellerinizde kalmış gibi doğal ve taze kokuyor. Suyunu sıkıp şişelemişler gibi. Bu arada harmanda yazmamış ama; ben üst harmanda bergamut ve limon' u da algılıyorum sanki. Bunlar greyfurt' u biraz daha asidik, canlı hale getirip, ekşileştirmiş. O kadar ki ölmeden koklamak isteyeceğim bir greyfurt kokusu. Şişesini açıp açıp koklayacağınıza garanti veriyorum. Bu histeriyi creed neroli sauvage gibi birkaç nadir parfüm verebiliyor. Ama bu hissi hep turunçgiller veriyor. Ya da ben turunçgil bahçesinde doğmuşum, belki de cennetin kokusu böyledir, kimbilir.


Şimdi; harmanı ve kokusunu bu kadar övdüm ancak bir konuya dikkat etmenizi öneririm. Parfüm işinin son derece kişisel olduğunu biliyoruz. Kaldı ki beğeniler aynı bile olsa, ten uyumu farklılığı yadsınamaz bir gerçek. O yüzden bu yazdıklarıma bakıp sanki dünyanın en iyi kokusunu alıyormuşcasına bir havaya girmeyin. Parfümün çok kaliteli harmanlı, temiz ama sade bir turunçgil kokulu, ortalama üzeri kalitede, hallice feminen bir parfüm olduğunu bilin. Büyük beklentiler büyük hayal kırıklıklarını getirir. O yüzden her incelememdeki gibi bu parfümü de denemeden alayın diyorum. Herkes sever, herkes alsın demiyorum. Ama taze, turunçgilli, özellikle greyfurt notalı hafif kokuları seviyor, fakat çoğunun zayıf ve uçucu olmasından şikayet ediyorsanız Aqua Allegoria Pamplelune' ü çok seveceğinizi tahmin ediyorum.

 
Kalıcılığı ortalama, fark edilirliği ortalama üzeri. Yaz ve özellikle ilkbahar için harika bir koku. Uygun yaş grubu hem kadınlar, hem erkekler için 16 ve üzeri. Dış mekanlara gayet uygun, canlandırıcı, mutlu edici bir koku. Farklı olmak isteyenlere, adam gibi kaliteli bir yaz turunçgili isteyenlere şiddetle öneriyorum. Genel kullanıcı mutlaka önce denemeli yoksa fazla sade ya da feminen bulabilir. 



Adolfo Dominguez - Agua Fresca (1993)

"cool water ve swiss army karışımına biraz yeşil aromatik notalar serpiştirin işte size Agua Fresca.."  


93 çıkışlı kokumuz, yurtdışında sevilen ve tutulan bir koku. Hafif ve fresh bir aromatik fujer.

Agua Fresca' nın harmanı:

üstte: petitgrain, bergamut, mandalina, mercanköşk, tarhun
ortada: lavanta, biberiye, kişniş, ardıç, biber, adaçayı
altta: kabe samanı, misk, sandalağacı, silhat, meşe yosunu, çam

notalarından oluşuyor. Bu dolu harmanına, süslü şişesine, yurt dışında sevilmesine rağmen bana göre çok da iyi olmayan bir parfüm agua fresca. Bir kere harmanda sentetiklik algıladım. Şişesi daha kaliteli bir parfüm olacağı hissiyatı uyandırıyor. Bu kadar dolu harmana rağmen verdiği koku çok daha sade ve nispeten cılız.


Cool water ve swiss army' nin benzeri gibi kokuyor. Yani oldukça hafif ve fresh yapıda. Sadece biraz daha sabunsu. Aslında cool water ve swiss army karışımına biraz yeşil aromatik notalar serpiştirin işte size Agua Fresca. Kulağa hoş geliyor biliyorum ama gerçekte umduğunuz başarıda değil. Ayrıca ciddi bir kalıcılık ve fark edilirlik problemi var. Elbette böyle hafif bir kokudan Rive Gauche gibi ortama hakim bir koku olmaısnı beklemiyorum ancak, sıktıktan 15 dakika sonra da algılayabilmeliyim. Bu kadar düşük fark edilirliğinin yanında 1 saat gibi bir sürede uçmasıda yüzünüzde keyifsiz bir gülümseme oluşmasına neden oluyor.

Bakalım; hafif ama orjinal olmayan koku. Pratikte sönük harman. Kötü kalıcılık ve fark edilirlik değerleri. Geriye birşey kaldı mı? Özetle; olmamış.


Kalıcılık ve fark edilirliği kötü. Uygun yaş grubu 20 ve üzeri. Sıcak mevsimlere uygun. Başka platformlardaki ballandırılmış incelemelere kapılıp, alıp da hayal kırıklığına uğramayın derim.

Antonio Puig - Sybaris (1988)

"Salvador Dali'nin daha az kirli, ama daha kuru hali gibi kokuyor.."


Sybaris; benim belirli bir grup için gizli bir hazine olduğunu düşündüğüm kokulardan. Bundan kastım parfümün genele hitap eden değil, ama belli tarza meyilli kişilerin sevdiği tipteki başarılı bir koku olduğu. 88 çıkışlı parfüm deri temalı bir şipre. Maskülen bir parfüm.

Sybaris' in harmanı:

üstte: limon, mandalina, yeşil notalar, fesleğen, kimyon, aldehitler
ortada: yasemin, ardıç, tarçın, sandal ağacı, karanfil, sardunya, tarhun
altta: yosun, amber, günlük, silhat, kabe samanı, deri 


notalarından oluşuyor. Aslında kağıt üzerinde bir oryantal imajı verse de, kokladığınızda açık şekilde deri temalı bir şipre olduğunu anlıyorsunuz. Çok zengin bir harman. Hem kağıt üzerinde, hem pratikte.  Harmanı okuduğunuzda "adamlar ne varsa tıkmışlar" gibi bir düşünce aklınızdan geçebilir ancak; harman gayet iyi dizginlenmiş ve dengelenmiş. Çoğu 80ler parfümünde olduğu gibi notalar çok doğal ve temiz. Eğer iyi bir burna sahipseniz bu notaların büyük bir kısmını tek tek algılayabiliyorsunuz.

Kokusu başta bana Kouros' u anımsattı. Fakat kısa süre sonra onun kadar canlı ve hayvansı olmadığı ve giderek kuru bir kokuya dönüştüğünü fark ettim. İşte bu noktada benzediği koku Salvador Dali idi. Salvador Dali'nin daha az kirli, ama daha kuru hali gibi kokuyor. İşte bu nokta incelemenin başında bahsettiğim kitleyi ilgilendiriyor. Misk ve deri ağırlıklı salvador dali, kouros gibi kokuları beğenenler için sybaris oldukça iyi bir parfüm. Genele göre kıyaslarsak da başarılı bir parfüm ama haliyle herkese hitap edemeyecek bir karakteri var. 

Harmandaki bu kadar notadan ilk başta yoğun derinin ardından hafif turunçgiller duyuluyor. Turunçgiller kısa bür sürede kaybolarak yerlerini yosun, amber, kabe samanı ve günlüğün (buhur, bahur) yerine bırakıyorlar. Bundan sonra da koku uçana kadar böyle devam ediyor. Deri her daim kendini gösteriyor. 


Özetle; tatlımsı, kuru bir deri kokusu. Kouros, Salvador Dali' yi seviyorsanız ancak miskten ziyade deriyi tercih ediyorsanız sybaris'i oldukça beğeneceğinizi tahmin ediyorum. Aslında kouros ve salvador dali' nin karışımının sadeleştirilmiş hali gibi. Ben her açıdan başarılı buluyorum.

Kalıcılık ve fark edilirliği bende ortalama altıydı. Bunda biraz eskimiş olmasının da etkisi de vardı ancak bu; boğucu olmaması açısından iyi bir özellik. Sonuçta elimizde kuru deri temalı bir 80ler masküleni var. Uygun yaş grubu 25 üzeri. Her tatlımsı maskülende olduğu gibi, Sybaris de bana göre en iyi sonbahar mevsimine gidecektir. Denemeden alınmamalı. Deri temalı tatlımsı maskülenleri seviyorsanız tavsiye ediyorum. Peki kritik soru; salvador dali mi sybaris mi? 

Çok yakın karakterlerde olan iki koku arasından bana göre galip olan Dali.

Floris - JF (1993)

"akılda kalıcı karakteristik bir kokusu yok.."
 


Bir başka hafif parfüm; JF Floris. 93 çıkışlı şipre tipindeki parfüm cool water'ın alışılageldik kokusundan da izler taşıyor.

JF' in harmanı:

üstte: kişniş, bergamut, limon, misket limonu, mandalina, yeşil notalar
ortada: petitgrain, yasemin, ardıç, servi
altta: misk, meşe yosunu, sedir, amber

notalarından oluşuyor. Kağıt üzerinde heyecan verici bu güzel notalara rağmen, pratikte ortaya silik bir harman çıkmış. Harman kalitesi ancak ortalama diyebilirim. Arada sentetikliği alıyorsunuz. Üst harmandaki turunçgiller beklediğiniz kadar canlı bir patlama yapmasalarda, parfümü Trimaran gibi oldukça hafif bir parfüm olacak şekilde tazeliyorlar. 

Genel olarak temiz ve hafif bir koku. Ancak fresh ya da sucul değil. Daha ziyade orta harmanı baskın olan kokuda; petitgrain bitkisi ile özellikle ardıç'ın kokusunu net olarak duyuyorsunuz. Ha, pek yeşil ya da odunsu bir koku olmadığından  bu aldığınız koku da kalıcı bir etkileyicilik sunamıyor. Açıkcası kişisel olarak bu tarz hafif ve temiz parfümlerde ardıç, servi gibi nispeten kuvvetli yarı buruk odunsu notaları pek yakıştıramıyorum. Tam uymuyorlar gibi. JF'de de durum aynı şekilde. Elbette sizlerin beğenisi farklı olabilir ancak çok olmuş harmanlı bir koku almayacağınızı bilin. Kokusu kısaca; hafif turunçgillerle açılıp, servi ve ardıçın hakimiyetinde sentetik temiz bir koku şeklinde. Arada kişniş, meşe yosunu da kendini göstermeye çalışsa da farketmek oldukça zor.


Buraya kadar yazdıklarımdan pek başarılı veya özel bir koku olmadığını zaten anladınız. Açıkcası böyle vasat kokularda insanın eli yazmaya da üşeniyor. Ancak tüm bu sorunları da yetmezmiş gibi JF' in bir başka problemi de silik karakterli bir parfüm olması. Yani akılda kalıcı karakteristik bir kokusu yok, ki bence parfümdeki en önemli konulardan biridir bu. Bunu geçtim düzenli kullanmak isteyeceğiniz, ya da kendini özlettirecek bir özelliği de yok. Öyle gelip geçiyor aklınızdan. Bunda genel olarak zayıf esansı da etkili. Özetle benden her yönden aldığı darbeler sonucu mağlup olan, şaka bir yana istesem bile başarılı bir yönünü bulamadığım olmamış bir parfüm.

Kalıcılığı ve fark edilirliği bende vasattı. Uygun yaş grubu 20-35 arası. Sıcak mevsimlere uygun. Tüm bu yazdığım zayıflıkları ve silik karakterinden dolayı uzak durmanızı tavsiye ediyorum.

kokudankokuya.com.tr

Bu yazımı iyi okuyasınız, iyi belleyesiniz;

Artık kaşarlanan çoğu parfüm kullanıcısının en büyük problemlerinden birisi çok sevdikleri bazı parfümlerin artık üretilmiyor olmalarından dolayı bulunmalarının çok zor olmasıdır. Fakat şanslıyız ki bir türk sitesi olan kokudankokuya.com.tr sitesinde tek tük birkaç parfüm dışında hemen her türlü eski ve artık üretilmeyen parfüm, modern parfümlerle beraber stokta ve satışta.

Kendim de alışverş yapan biri olarak güvenilir bir site olduğunu söyleyeyim. Kendilerine siteyi geliştirme açısından bazı önerilerim oldu, bir de paketlemeye daha özen gösterirlerse bir sorun kalmayacak.

Jazz prestige, armani eau pour homme, polo crest, kouros fraicheur, lancome trophee, lagerfeld photo gibi çok zor bulunan pek çok parfümü buradan alabilirsiniz.

Bu tanıtımdan hiç bir çıkarımın olmadığını belirteyim. Mutlaka göz atmanızı tavsiye edeceğim hem genel parfüm alışverişi hem de zor bulunan parfümler için güzel bir site. Kapıda ödeme seçeneği ekstra güvenli.

Eski parfüm, bayatlama tereddütü gibi konuları geride bırakın, zaten 2000 öncesi çıkan hemen her parfüm rahatlıkla 15 yılı deviriyor. Bundan sonrasında biraz harmanda çözülme ve yumuşama görülebilir ancak bu hala parfümün kullanılırlığından çalmaz. Dolayısıyla bu konuda paranoya yapmayın.

Bu kıyağımı da unutmayın. :)

20 Mart 2011 Pazar

Yves Rocher - Trimaran (1985)

"Temel olarak Eau Sauvage' ın biraz daha detaylı ve asidik bir versiyonu gibi kokuyor.."


İncelediğim parfüm günümüzde parfüm konusunda pek iddialı olmayan Yves Rocher' nin, iddialı olduğu zamanlarda ürettiği versiyonu. 2008 yılında sınırlı sayıda yeniden formülüze edilmiş olarak piyasaya sunulan versiyon farklı bir parfüm. 85 çıkışlı orjinal trimaran klasik bir turunçgil kokusu ve artık üretilmiyor.

Trimaran' ın harmanı:

üstte: limon, mandalina, bergamut, greyfurt
ortada: meşe yosunu, kişniş, muskat
altta: sandalağacı, sedir

notalarından oluşuyor. Harmanı sade olan parfümün genel karakteri de aynı yapıda. Standart bir turunçgil kokusu. Benim "standart bir turunçgil kokusu" tabirimden anlamanız gereken "eau sauvage benzeri" bir parfüm olduğu.

Harman olarak; çıktığı yılın standartlarında temiz ve doğal notalardan oluşan bir harman. En ufak bir sentetiklik ya da burukluk yok. Çoğu notayı tek tek algılayabiliyorsunuz. Belli bir kaliteye sahip. Taze ve temiz dedim ancak çok parlak ve canlı bir turunçgil kokusu da değil. Temel olarak Eau Sauvage' ın biraz daha detaylı ve asidik bir versiyonu gibi kokuyor. Benzer yapılarda oldukları için kısaca birini seçmek mümkün değil ancak bana göre eau sauvage daha rafine bir parfüm.

Genel olarak hoş diye tanımlayabileceğim bir parfüm. Bu parfümün kötü olmasından değil, ancak tüm sakin turunçgil kokularının sahip olduğu o klasik sıkıcılığa sahip olmasından. Buna sade harmanının getirdiği hafif tekdüzelik de eklenince ortaya çok hareketli olmayan, akılda kalıcı bir yönü bulunmayan bir parfüm çıkmış. Yani kesinlikle kötü ya da başarısız bir parfüm değil ancak, özellikle ortaya çıkarabildiği bir yönü yok. Yani çekicilik faktörü düşük.

Özetle; bir turunçgil parfümü olarak güzel, ancak genel parfüm dünyasında silik bir koku. Bana göre kendisinden daha başarılı olan ea sauvage hala üretiliyorken, trimaranın artık üretilmiyor olması en büyük dezavantajı. Günümüz itibariyle ancak sınırlı bir kesime hitap edebilecek bir parfüm.

Fark edilirliği ve kalıcılığı bende ortalama altıydı. Yaş grubu 25 ve üzeri. Ama asıl verimini 30 üzerinde verecektir. Bir turunçgil kokusu olmasından dolayı her mevsime uygun. Eau Sauvage varken bulmak için uğraşmaya gerek olmadığını düşündüğümden tavsiye etmiyorum.

14 Mart 2011 Pazartesi

Givenchy - Very Irresistible (2005)

"Tam tarifi mümkün değil ancak nestle' nin After Eight çikolatasının kokusuna oldukça benzer bir kokusu var. Sadece biraz daha fındığımsı.."


Very Irresistable 2005 çıkışlı bir odunsu oryantal. Geçmişten günümüze kademe kademe kalitesini düşüren Givenchy'nin son demleri diye tabir edebileceğim çok kötü olmayan ama bariz bir şekilde eski parfümleri aratan kokusu. Evet, son birkaç rezalet parfümlerini saymazsam, Givenchy (ji-ven-şi) hala genel olarak beğendiğim ve başarılı bulduğum üreticilerden birisi. Açıkcası Very Irresistible' ı da ilk denediğimde "galiba hayatımın kokusunu buldum" demiştim. Ama bu sadece birkaç dakika sürdü..

Very Irresistable' ın harmanı:

üstte: greyfurt, nane 
ortada: susam, mocha
altta: fındık ağacı, sedir

notalarından oluşuyor. Yukarıda yazdıklarıma bir açıklama getirmeden önce bir değerlendirme yapmak istiyorum. Harman gördüğünüz gibi son derece sade, ancak oldukça alışılmadık tarzda. Susam, mocha, findık ağacı notaları çok çok nadir kullanılan notalar. Her nota oldukça dolgun ve baskın. Böyle olunca parfümün kokusu da ilginç ve dolgun yapıda. Ne yazık ki very irresistible' ın harmanı son derece sentetik yapıda. Ama en azından burun büken tipten değil, sadece sentetik olduğunu belli eden tipte bir sentetiklik bu. Fakat benim için çok fazla. Harmanın ikinci kusuru dengesiz olması. Anı anına tutmuyor ve farklı zamanlarda farklı kokabiliyor. 


Kokusuna gelirsem; parfümü ilk denediğimde çok beğenmiş ve "işte budur, tam bana göre" demiştim. Karşımda greyfurt ve nanenin ekşimsi taze kokusuyla karışmış bir mocha kokusu vardı. Ancak mocha olduğunu fazla belli etmiyor ve alttaki susam ve fındık ağacının da etkisiyle kakule sıcaklığında, ekşimsi, kremsi tatlımsı çok orjinal şekilde kokuyordu. Bunu tarif etmem pek mümkün değil, etsem de sizin anlamanız mümkün değil çünkü doğal olmayan bir koku. Ancak kendiniz kokladığınızda anlarsınız. Evet, ilk başta çok beğenmiştim ancak bu sevincim oldukça kısa sürdü. Greyfurt ve nane ışık hızıyla kayboldu ve koku tenime hiç uymayan kahvemsi fındığımsı bir kokuya dönüştü. Bunun nedeni de anlayacağınız gibi mocha ve fındık ağacı notalarının üst notalara çok fazla baskın çıkması. Tıpkı Polo Double Black' te mango notasının sonradan sönükleşip bir daha hissedilmemesi gibi very irresistible'da da daha sonra  ne zaman sıktıysam sıkayım hiç bir şekilde o ilk denediğimdeki taze ve güzel greyfurt notasını alamadım. Böyle olunca da koku benim için sıkıcı fındığımsı bir kokuya dönüştü. Mocha ve nane biraz kurtarıyor. Tam tarifi mümkün değil ancak nestle' nin After Eight çikolatasının kokusuna oldukça benzer bir kokusu var. Sadece biraz daha fındığımsı. 

Tarz olarak Rochas man ve Hugo Boss Boss edition parfümlerine benziyor. Derinlerden gelen nane ve greyfurt az da olsa tekdüzelikten kurtarsa da benim için yeterli olmuyor. Eğer o ekşi greyfurt notası daha kuvvetli kullanılsaymış sadece benim değil pek çok başka kişinin de seveceği özel bir koku olabilirmiş. Bu haliyle koyu, hafif tatlımsı bir koku olmaktan öteye geçemiyor.

Özetle; ufacık bir hatayla çok özel bir koku olmaktan, vasat bir kokuya olmaya paldır küldür düşmüş, şanssız bir koku. Odunsu oryantal olmasına rağmen bir gourmand' ın havasını veriyor. Fındığımsı bir gourmand. Eğer bu kadar sentetik olmasaydı gene sevilebilirdi ancak benim için limitleri aştı. Fakat çok seçici değil ve bu tarz kakaomsu, fındığımsı, tatlımsı gourmand tip kokuları seviyorsanız beğenedebilirsiniz. En azından bazılarının önem verdiği şekilde çevreden gayet iyi tepkiler alıyor ve beğeniliyor. Ben de sevebilmeyi çok isterdim ama olmadı.


Fark edilirliği ortalama, kalıcılığı iyi. Uygun yaş grubu 20-35 arası. Sıcak yaz günleri dışında her mevsim uygun. Daha ziyade dış mekan kokusu. Akşam ortamlarına, yakın temasa uygun. Bahsettiğim tip kokulara özellikle ilgiliyseniz deneyin derim, onun dışında kalan kullanıcılara öneremiyorum.


Jacques Bogart - Bogart (1975)

"sırf dönemine bakıp çok başarılı bir parfüme sahip olmayı beklememelisiniz.."  




Bogart pour homme, yakın zaman önce incelediğim one man show ile oldukça yakın tarzda klasik 80ler tipi yeşil bir maskülen koku. 75 çıkışlı parfüm aromatik fujer tipinde.

Bogart' ın harmanı:

üstte: biberiye, limon çiçeği
ortada: muskat, karanfil, sardunya
altta: huş, meşe yosunu, deri

 

notalarından oluşuyor. Harman genel olarak iyi kalitede ve temiz bir harman. Ancak yine sorunlar var. One man show'daki harman uyumsuzluğu, bogart'da harman fakirliği olarak dönüş yapıyor. Zaten yukarıda da harmanın klasik ancak, sığ bir harman olduğunu görüyorsunuz. Ungaro gibi bazı parfümler bunun 2-4 katı zenginlikte harmanlara sahip olabiliyorlar. Koku genel olarak memnun edici olsada hep birşeyler olmamış, eksik kalmış hissi yaşattırıyor. Alt ve orta harmana bir-iki nota daha eklenseymiş parüfm daha zengin ve çekici olabilirmiş. Muskat ve karanfili çıkardığımızda da çok taze bir maskülen olabilecekken bu iki notanın eklenmesi kokuyu tatminkar, harmanı da uyumsuz hale getirmiş.



Koku olarak maskülen yeşil bir koku. Ancak polo gibi değil. Daha hafif ve taze tipte. Eksikliklerine rağmen çok kötü değil. Bu tip kokulara meraklıysanız beğenme ihtimaliniz olabilir. Ama sırf dönemine bakıp çok başarılı bir parfüme sahip olmayı da beklememelisiniz. Genel olarak efendi, ciddi, ağırbaşlı ve sakin bir koku. Sert ya da saldırgan değil, ama centilmen de değil.

Özetle; hakkında çok fazla yazılabilecek birşey bence olmayan, bende fazla heyecan uyandırmayan, rakipleri arasında geri kalan ama bunlar kesinlikle rezalet bir parfüm olduğu anlamına gelmeyen bir koku. Bugünün vasat pek çok parfümüne göre hala güzel. Ama tıpkı one man show gibi dönemi itibariyle modern parfüm isteyen kullanıcılara eski kalacaktır. İkisi arasında kaldıysanız az bir farkla one man show daha iyi bir parfüm.


Kalıcılığı ve fark edilirliği ortalama altı.  Uygun kullanıcı grubu 35 ve üzeri. Sıcak yaz günleri dışında her mevsime uygun, oturaklı, sakin bir koku. Bu tarz maskülenlerin koleksiyonunu yapmıyorsanız özellikle tavsiye edeceğim bir koku değil.



6 Mart 2011 Pazar

Caron - Yatagan (1976)

"Sert parfüm mü arıyorsunuz?  İşte buldunuz.."
 


Caron için sizler neler düşünüyorsunuz bilmiyorum ama benim gözümde hem esprili bir şekilde dedeler tarafından dedeler için üretilen parfümler geliyor. Yalnız bunun tekrar espritüel bir yaklaşım olduğunu belirteyim. Aşırı ağır ya da kullanılamaz dede parfümleri oldukları gibi yanlış bir yanılgıya kapılmanızı istemem. Ama şu kesin ki tüm caron parfümleri genelde orta yaşlara hitap eden oturaklı parfümler. Yatagan da farklı değil. 76 çıkışlı deri-şipre tipi parfüm tahmin ettiğinizi gibi adını Osmanlının ünlü yatağan kılıçlarından alıyor. Geçrekten de yatağan gibi keskin ve sert bir koku. 

Yatagan' ın harmanı:

üstte: lavanta, kasnı sakızı, fesleğen, çam iğnesi, su teresi, pelin
ortada: sardunya, meşe, meşe yosunu, kabe samanı, silhat
altta: deri, misk, kunduz yağı, odunsu notalar, kara buhur


notalarından oluşuyor. Gördüğünüz gibi günlük hayatta pek görmeye alışık olmadığınız egzotik bir harman. Zaten parfümün yapısı da kokusu da öyle. Yatagan karakter olarak dönemine gayet uygun, son derece köşeli ve sert yapıda, saf maskülen bir koku. Sert parfüm mü arıyorsunuz? İşte buldunuz..


Gerçekten de yatagan kalbi zayıf olanlara uygun değil. Antaeus, jaguar klasmanında son derece acımasız kokulardan. Kesinlikle "ayy parfümün ne güzel kokuyor" dedirtecek yumuşak, tatlı feminen kokulardan değil. Ortalama maskülen kokuları sevenler için dahi oldukça köşeli, sert bir parfüm. Ben maskülen parfümleri ikiye ayırıyorum. 80ler dönemi drakkar noir, bogart, polo gibi yeşil, aromatik, taze ve yumuşakbaşlı maskülenleri ile biraz daha önce çıkan antaeus, kouros, jaguar gibi çok daha kuvvetli ve dozajı ayarlanamayıp fazla sıkıldığında acımasız ve sert olan kokular. Normal kullanıcılardan ziyade belirli bir 35 yaş üzerindeki kesime hitap eden kokular. Yatagan da bu ikinci gruba giren, hatta bu ikinci grubun ağababalarından olan bir parfüm. Kesinlikle şakası olmayan bir parfüm.


Gözünüzü bu kadar korkuttuktan sonra genel yapısından bahsedeyim. Harmandaki alışıldık olmayan notalar birleşince ortaya da alışıldık olmayan kendine has bir koku çıkıyor. Burnu yoracak derecede olmasa da çok komplex bir harmanı var. Benim tam olarak çözemediğim, kafamı karışıtıran nadir birkaç kokudan. Başarılı bir harman mı? Evet notalar son derece doğal, taptaze ve kaliteli. Ancak harman biraz daha iyi uyumlu ve homojenize olabilirmiş. Öyle ki içeriğindeki sert notalar harmanı dikenli bir top gibi yapıyor, neresinden tutsanız oradan batıyor size.



Kokusunu tarif etmek biraz zor. Çeşitli platformlarda çoğu kişinin yaptığı kereviz benzetmesi tarzı yoğun bir kokusu var. Ne çamsı, ne oryantal, farklı, kuru, acı ve sert bir odunsu koku. Antaeus' un oldukça sert bir varyasyonu gibi. Ama öyle böyle değil, yumruğuyla öldürür Antaeus' u. Hani bilemiyorum Caron, Osmanlıyı düşünüp sert ve acımasız bir yeniçeri teması mı vermek istemiş parfüme ancak, şu kesin ki parfüm tüm piyasadaki en sert ve köşeli parfümlerden biri.

Özetle; kesinlikle herkesin harcı olmayan über maskülen koku. Evet, sert yapılı ve kaliteli ancak, maskülen parfüm seviyorsunuz diye bu kadar zorlamaya gerek var mı bilmiyorum. Bir rive gauche, azzaro, polo pekala yeterli. Ayrıca caron'un diğer parfümlerindeki oturmuşluk ve sofistikelikten uzak biraz kaba bir parfüm. Fakat amaçladığı tarzda oldukça başarılı hakkını yememek lazım. Bu kadar sert kokuları kullanabiliyorsanız kompleks ve uysal olmayan yapısıyla kullanıcısına vahşi bir atı ehlileştirmenin zevkini verecektir.


Kalıcılığı ve fark edilirliği bende ortalama üzeri idi. Kesinlikle 30 yaş altına uygun değil. 35' ten başlayarak çıkar kullanım yaşı. Ancak soğuk kış günlerinde kullanıma uygun. Farklı bir koku olarak koleksiyona katabilirsiniz ancak kullanım amaçlı düşünüyorsanız bu tarz parfümleri sevdiğinizden emin olun. Körlemesine kendinize ya da başkasına hediye olarak almak büyük hata olacaktır. Çok sert maksülenleri sevenlere tavsiye edeceğim ancak, bunun dışında kalan yani ortalama parfüm kullanıcılarının % 95' ine tavsiye etmeyeceğim bir parfüm. Tarzına göre başarılı ve kaliteli ama günümüz yaşantısına fazla sert.

Guerlain - Vetiver (1961)

"Nasıl kokuyor derseniz; yeni kesilmiş ve güneşte hafif kavrulmuş çimen gibi derim. Ne kupkuru samansı, ne de taptaze yemyeşil.."



Guerlain vetiver, parfümlerle biraz ilgilinen hemen herkesin bildiği ve belki bir kez kullanmış olduğu oldukça popüler bir parfüm. Adından da anlaşılacağı üzere kabe samanı temalı hafif ve ferah bir parfüm. Pek çok varyasyonu olan parfüm bana sorarsanız popüler parfüm platformlarında en abartılan parfümlerden birisi. Nedenlerine geleceğim. Ama biraz kağıt üzerinde inceleyelim. 61 çıkışlı parfümümüz aromatik odunsu tarzda ve kabe samanı temalı.

Guerlain Vetiver' in harmanı

üstte: bergamut, limon, mandalina, portakal yağı, kişniş
ortada: kabe samanı, sedir
altta: tütün, muskat, biber, tonka fasulyesi, kırmızı biber


notalarından oluşuyor. Harman olarak gayet kaliteli, sentetiklik barındırmayan, genel kalitesi ortalamanın biraz üzerinde olan bir parfüm. Bu yazdıklarım 2000'de yenilenmiş vetiver için geçerli. Parfüm dünyasıyla biraz ilgilienenler Guerlain'in bu arenadaki en eski ve sağlam üreticilerden olduğunu bilir. Dile kolay 183 yıldır parfüm üreten köklü bir isim. Günümüzün kibirli niche üreticilerinden olmayan marka, çok daha eski ve tecrübeli bir parfüm evi olarak onlara yakın kalitede(hatta bazıları daha iyi) parfümlere sahip. Guerlain benim Hermes ve Comme des Garçons gibi firmalarla birlikte yarı niche olarak tanımladığım markalardan. Şu anda genel parfümleri 4 tip kalitede. En son çıkan en düşük kalite ürünler ki bunların kalitesi standart moda markalarının seviyesinde. Bunlar Guerlain homme, L'instant de Guerlain gibi ürünler. Sonrasında biraz daha iyi kalitede olan ve klasik guerlain kalitesinini görülmeye başlandığı daha ziyade 90 sonları ve 2000 başları parfümler. Bunlara örnekler aqua allegoria serisi, coriolan, heritage gibi parfümler. Daha sonraki grupta genelde 60-90 arası çıkmış çok popüler ve ortalamanın üstünde kaliteye sahip olan parfümler. Bunlara örnek vetiver, habit rouge, kadınlarda samsara, shalimar. En üst sınıfınta ise sadece dönemsel olarak en kaliteli içeriklerle üretilen ve paristeki ana butiklerinde az sayıda satılan Derby, Mouchour de Monsieur gibi örnekler var. Bunlar bugün niche üreticiler dahil doğru düzgün rakipleri bulunmayan ve kendi liglerinde oynayan çok yüksek kalite özel kokular. Bu benim genel değerlendirmem ama incelerseniz fiyatlandırmanın da buna göre olduğunu göreceksiniz.


Guerlain hakkında bu kadar konuştuktan sonra vetiver'e geri dönelim. Yukarıda yazdığım gibi vetiver markanın ortalama üzeri kalitedeki parfümlerinden. Bunu da hissettiriyor zaten. Kokladığınızda genel kalitesini hissedebileceğiniz, harmanının doğallığıyla övgünüzü alacak bir koku. Ama bu kadar, şok edici bir şey yok. Harmanda köşe yok, son derece rafine. Ancak biraz dengesizlik var. Bu da; kabe samanı notasının baskınlığı. Normalde üstte pek çok taze turunçgil olmasına rağmen vetiver'de bunu pek alamıyorsunuz. Kokuya yoğun olarak kabe samanı hakim. Bu alttaki tütün, muskat, tonka notalarıyla kurutulup daha donuk bir hale getiriliyor. Her nedense üstteki o turunçgiller hiç baskın, ortada ya da canlı değil. Böyle olunca beklediğiniz taze, canlı, hareketli kabe samanı kokusunun aksine, gayet kuru, statik bir kabe samanı kokusuyla karşılaşıyorsunuz. Koku açılıştan uçana kadar bu statik ve durağan yapısını kaybetmeden devam ediyor. Bu da önemli bir negatiflik olarak belirginleşiyor: sıkıcılık. 

Genelde parfüm ne kadar durağansa o kadar sıkıcıdır. Hele bu hareketli olmasını isteyeceğiniz tip hafif bir kokuda böyleyse iş o zaman iyice tatsızlaşacaktır.



İşte benim guerlain vetiver'i abartılan bir koku olarak görmemin sebebi bu. Fazla heyecan uynadırmayan, durağan, kuru ve tazelik konseptine çok uymayan yapısı. Eğlenceli bir koku değil. Ama tam oturaklı, bir koku da değil. Arada kalmış. Bu bakımdan gendarme 20 gibi. Ama gene de onun kadar kuru değil. Harmanı ondan çok daha başarılı ve taze kokuyor. Nasıl kokuyor derseniz; yeni kesilmiş ve güneşte hafif kavrulmuş çimen gibi derim. Ne kupkuru samansı, ne de taptaze yemyeşil. Ama ideal bir kabe samanı kokusu taptaze yeşil çimen kokmalı.


Pek çok kabe samanı temalı kokuda olduğu gibi defansif ve derinden gelen bir koku. Kendini üzerinizde agresifçe belli etmiyor. Bu da normal.  Harmanı dolu olmasına rağmen oldukça iyi yedirilmiş olduğundan genel olarak hep soluk yeşil bir karakter yayıyor. Ben üstteki turunçgil notalarının daha baskın olmalarını tercih ederdim. Bu sayede koku çok daha çekici ve konseptine uygun olabilirdi. Zaten bunun için sonradan guerlain pek çok versiyon çıkardı. Ama uzun zamandır vetiver kullanan kişilerin ortak yorumu 2000 çıkışlı yenisinin güzel olsa da önceki versiyon kadar sofistike ve zengin olmadığı yönünde. Dolayısıyla tavsiyem 2000 öncesi çıkışlılardan bulmaya bakın. 
 

Özetle kesinlikle kötü olmayan, ancak abartıldığı kadar iyi de olmayan tatminkar bir guerlain kokusu. Bu tarz farklı yapılı, duru parfümlere alışkın olmayan standart türk kullanıcılarına biraz farklı gelebilir. Bence kesinlikle yeni bir formulasyona ihtiyaç duyuyor.

Kalıcılık ve fark edilirlik bende ortalamanın biraz altıydı. Hafif yapısına rağmen, rafine yapısından dolayı pek genç işi değil. Daha ziyade hafif ve temiz kokmak isteyen orta yaşa yakınların kokusu. Bu bakımdan ben 30-40 yaş arası diyorum idealine. Ancak 20 yaşındaki birisi dahi rahatlıkla kullanabilir hafiflik açısından. Her mevsim kullanılabilir. İdeal bir ofis ve yemek kokusu. Efendilik yapılacak her yerde kullanılabilecek efendi bir parfüm. Ama fazlasını beklemeyin. Kabe samanı kokularına uzaksanız körlemesine almayın, beklediğinzden farklı çıkacaktır. Kişisel fikrim koleksiyonuma almayacağım, bu tarzda daha çekici kokular olduğunu düşündüğüm ortalama bir guerlain olduğu. Normal bir kullanıcıysanız pek gerek yok derim, parfüme meraklıysanız deneyebilirsiniz, özellikle tavsiye etmiyorum.



Gendarme - Gendarme 20 (2004)

"Parfümde çok minimalist bir insansanız, kompleks kokuları sevmiyorsanız, temiz ve sade kokularla ilgileniyorsanız beğenebilirsiniz.."



Sıradaki parfüm genellikle sade ve hafif parfümleriyle bilinen ve ünlüler arasında da sevilerek kullanılan Gendarme markasının gendarme 20 versiyonu. 2004 çıkışlı parfümle ilgili teknik veri yok gibi. Resimleri bile zor bulunuyor. Bu Gendarme' nin çok medyatik bir marka olmamasıyla alakalı. Yoksa fiyat dilimi olarak standart markalardan.


Gendarme 20' nin harmanı ve dolayısıyla grubu ile ilgili doğru dürüst bir bilgi bulamadım. Ancak bulduğum yerlerde notalar olarak:

turunçgiller, verbana, yasemin, deri, kekik
verilmiş. Ben açık şekilde kabe samanı notasını da algıladım ki, bu bir kabe samanı temalı koku diyebileceğim kadar yoğundu. İncelemesini yazdığım ürün bir edp. Ancak sanılanın üzerine çok yoğun ve dolgun değil. Zaten gendarme edp'lerinin hemen hepsi bu şekilde.

Harman olarak 20 beni hayal kırıklığına uğrattı. Kullandığım gendarme' ler içinde en vasat ve sentetik harmanlı olanı buydu. Neyseki sentetikliği burun büken türden değil, sadece yapaylığını belli eden tipten. Dolayısıyla çoğu kişiyi rahatsız etmeyecektir. Ancak benim gibi çok bilmiş, herşeyi bilen insanları rahatsız ediyor sanırım..

Genel kalitesi için ortalamanın biraz üzeri diyebilirim, modern bir guerlain kalitesinde. Tabi şişe tasarımı olarak onlardan oldukça vasat. Fakat bu kaliteli hali parfümü kurtarmaya yetmiyor, çünkü genel karakterinde sorunlar var. En başta kokusu gayet kuru bir koku. Burada kurudan kastım pudramsı değil, ancak durgun, suyu çekilmiş, cansız gibi. Bu tarz turunçgil ve kabe samanına yönelmiş parfümlerden bekleyeceğiniz tarzda bir canlılık, nemlilik, tazeliğe sahip değil. Bu da bana sorarsanız konseptiyle çakışıyor. Kokusu üzerine benim değerlendirmem; hafif limon eşliğindeki kabe samanının temiz ve sabunsu kokusuyla harmanlanmış soluk deri şeklinde. Aslında gayet güzel bir kombinasyon. Ancak bu koku hayal ettiğinize göre fazla donuk, durgun ve yavan gelince pek bir tadı olmuyor. 


Özetle bence Gendarme'nin en zayıf halkalarından. Fazla sade harmanı ve durağan cansız yapısı parfümü çekici olmaktan uzaklaştırıyor. Bu tarz taze sabunsu kokular sınıfında çok daha iyi örnekler bulunabilir. Ayrıca Gendarmenin diğer versiyonları da açık şekilde daha başarılı.

Kalıcılık ortalama üzeri, fark edilirlik ortalama. Uygun yaş grubu 20-40 arası. Hafif yapısından dolayı ilkbahar ve yaza uygun. Günlük bir parfüm olarak kullanılabilir. Parfümde çok minimalist bir insansanız, kompleks kokuları sevmiyorsanız, temiz ve sade kokularla ilgileniyorsanız beğenebilirsiniz. Bunun dışında ben pek heyecan yaratmayan yapısından dolayı genele tavsiye edemiyorum.