"kaliteli, sıcak, koyu bir gül/öd temalı parfüm.."
Nihayet Montale firmasından bir şeyler kullanmanın zamanı gelmişti. Parfüm dünyasıyla yakından ilgili olanların bildiği Montale firması nispeten yeni ancak başarılı bir niche üretici. Aslında böyle deyip de geçmek olmaz çünkü Clive Christian’ı saymazsak; Amouge, Serge Lutens gibi en tepedeki firmalardan bir tanesi. Yani parfümde prestij olarak çıkılabilecek en üst noktalardan biri. Bu markaların altında Creed, Hermes, Guerlain(yeri biraz özel) gibi markalar geliyor. Montale ürünleri genellikle yurt dışında 100 dolardan itibaren başlamakta. Ancak artık ülkemizdeki distribütörü Aeros kozmetik sayesinde Harvey Nichols ve Brandroom mağazalarından alınabilmekte. Bir niş marka için güzel bir gelişme darısı diğer kaliteli niş markaların başına.
Yalnız parfüme geçmeden önce biraz niş parfüm olayı, biraz da Montale hakkında girizgah yapmam gerekiyor ki yanlış değerlendirmelerde bulunmayalım. Markanın babası Pierre Montale 2001 yılına kadar Suudi Arabistan’da kraliyet ailesine özel yüksek kalitede parfümler yapıyor. Daha sonra 2003 yılında Fransa'ya geri dönerek kendi butiğini açıyor ve arap kültürüyle batı kullanıcıların beğenilerini harmanlayarak kendi ürün gamını hazırlıyor. Şimdi, ortadoğuda araplar tarafından en çok kullanılan ağır ve yoğun koku nedir? Evet, hepimiz biliyoruz ki hacı yağı dediğimiz, özünde ittar denilen çiçek ve bitki esansları. Ittar, attar’dan geliyor ki o bizde aktar demek. Attar ise attar of roses’tan geliyor yani bizde kabaca gül esansı. İşin özünde; gül, tütün, öd ağacı vb gibi yoğun esanslı bitkilerin distilasyon yoluyla yağ esansları ayrılıyor ve küçük miktarlarda hazırlanıyor. İşte bu ittar, yani bizdeki adıyla hacı yağı ya da hacı misi. Aşağıda geleneksel ittar yapımını görebilirsiniz.
Yalnız parfüme geçmeden önce biraz niş parfüm olayı, biraz da Montale hakkında girizgah yapmam gerekiyor ki yanlış değerlendirmelerde bulunmayalım. Markanın babası Pierre Montale 2001 yılına kadar Suudi Arabistan’da kraliyet ailesine özel yüksek kalitede parfümler yapıyor. Daha sonra 2003 yılında Fransa'ya geri dönerek kendi butiğini açıyor ve arap kültürüyle batı kullanıcıların beğenilerini harmanlayarak kendi ürün gamını hazırlıyor. Şimdi, ortadoğuda araplar tarafından en çok kullanılan ağır ve yoğun koku nedir? Evet, hepimiz biliyoruz ki hacı yağı dediğimiz, özünde ittar denilen çiçek ve bitki esansları. Ittar, attar’dan geliyor ki o bizde aktar demek. Attar ise attar of roses’tan geliyor yani bizde kabaca gül esansı. İşin özünde; gül, tütün, öd ağacı vb gibi yoğun esanslı bitkilerin distilasyon yoluyla yağ esansları ayrılıyor ve küçük miktarlarda hazırlanıyor. İşte bu ittar, yani bizdeki adıyla hacı yağı ya da hacı misi. Aşağıda geleneksel ittar yapımını görebilirsiniz.
çeşitli ittarlar |
Ben dahil hemen hepinizin bu kelimeyi duyunca yüzü buruşuyordur eski anılardan. Haksız da sayılmayız, ittarlar çok güçlü, vurucu, ağır, bayık kokular. Buna sebep olan da içinde alkol kullanılmaması. Müslümanlar alkol içeren kokular kullanılamayacakları için ittarları alkol ile seyreltme imkanları yok. Dolayısıyla ittar ya da parfüm, olabilecek en saf yani en yoğun haliyle sunuluyor. Şimdi biz buna burun büküyoruz ama, dünya genelinde parfüm sınıflandırması da içeriğine göre eau de cologne, eau de toilette, millesime, eau de parfum ve son olarak pure parfum ve extract olarak satılıyor. Eğer kullanmış olanlar varsa; extractın yapı olarak ittarlardan bir farkı yoktur. İçine seyreltici katılmamış saf parfüm yağıdır. Dolayısıyla çok kuvvetli çok kalıcı, çok ağır ve pahalı olurlar. Tıpkı ittar, hacıyağı gibi birkaç ml olarak satılırlar ve bir çubuğun ucundan elbisenize sürmenizle 1 hafta kadar kokularını koruyabilirler. Bunlar genelde vanilya, yasemin, gardenya gibi çiçeklerden yapıldığından biraz daha dayanılası olurlar, ittarlar ise öd, gül, tütün gibi ağır kokulu bitkilerden yapıldığından haliyle çok daha ağır ve burun bükücü olurlar.
Şimdi neden böyle bir giriş yaptım? Çünkü Montale kökü itibariyle ittarların yapımında kullanılan bu gül ve öd gibi esansları bolca kullanmakta. Fark olarak alkol ile seyreltilip daha parfüm haline getirilmiş ürünler ile karşıyız. Bu ne demek? Koku yapısı olarak; habersiz pek çok kullanıcıya ağır ya da hacı yağını andıran çeşit kokular demek. Yurt dışındaki parfüm platformlarına baktığımızda montale’e ve bugün incelediğim black aoud’ a yoğun sevgi beslenildiğini görürsünüz. Tabi bunun nedeni yabancıların kendi kültürlerinde alışık olmadıkları bu koku kültürlerini değişik ve çekici bulması. Bizim sarışın, onların esmer sevmesi gibi. Ki zaten niş mantığına da bakarsak niş; üretim yöntemiyle, adediyle, ürün tipi, kalitesi, fiyatı, tarzı ile o konuyla ilgili çok sınırlı bir kesimin ilgisini çekecek ürün veya bunları üreten üreticiler demek. Dolayısıyla montale’e bu şekilde yaklaşmanız ve bir guerlain, creed gibi genele uygun parfümler üreten standart bir üretici olarak algılamamanız gerekli. Aksi taktirde yoğun karakterli yapılarıyla “bu ne hacı yağı gibi” diye elimizin tersiyle silmemiz işten bile değil.
Evet, bu önemli girizgahtan sonra şimdi parfümü incelemeye geçebiliriz. Black aoud üreticinin en bilinen ve popüler erkek parfümü diyebiliriz. Markanın da en çok satan parfümü durumunda. 2006 yılında üretilen parfüm odunsu çiçeksi misk olarak sınıflandırılmış. Harman yapısıyla bu doğru ama koku karakteristiği daha ziyade oryantal imajında sıcak ve tatlımsı. Üniseks bir parfüm.
Black aoud’un harmanı:
Gül, laden reçinesi, misk, silhat, mandalina, öd ağacı
notalarından oluşuyor. Sade ama bu tip parfümlerde şaşırtmayan bir durum. Harman oldukça kaliteli. Bu sınıf parfümden bekleyeceğiniz kalitede. Özellikle silhat şimdiye kadar bir parfümde kokladığım en doğal, en net silhat. Bilmeyenler için topraksı, buruk, çürük ağaç gövdesini andıran bir kokusu vardır. Yine parfümün ana teması olan öd çok açık biçimde yerinde. İlk defa öd ağacını da bu kadar net aldım. Herkesin dem vurduğu gül de gül, gül de gül o kadar aşırı yoğun değil. Ha standart bir parfüme göre elbette kuvvetli ve ön planda ama bir buhranlı hacı yağı gibi de değil. Harman genel olarak gayet güzel yoğrulmuş, köşelilik yok, ancak oldukça yoğun ve vurucu. Biraz fazla sıkarsanız bayması, baş ağrıtması işten bile değil. Ama şaşırmamak lazım bu bir eau de parfum ve çok kuvvetli bir edp, dolayısıyla orantılı kullanmak lazım.
Açılışta direk öd, silhat, laden ve gül eşliği ile çok kuvvetli vuruyor. Sıcak, yoğun, buhranlı bir açılış. Az sürerseniz tatlımsı, biraz bol sürerseniz silhatın topraksı odunsu kokusuyla buruk bir açılış yapıyor. Ben kokunun genelinde mandalina ya da herhangi bir turunçgillik algılayamadım. Açılıştan bir 20-30 dakika geçtikten sonra öd ağacı biraz daha geri plana geçiyor, gül tırmanışa geçerken, silhat neredeyse tamamen kayboluyor. O ilk buruk açılış yerini daha yumuşak, tatlı, reçinemsi sıcak bir hale getiriyor. Reçinemsi dediğime bakmayın ödsü. Öd öyle kokuyor. Reçinemsi bazem ilaçsı tatlı sıcak odun şeklinde. Bu arada belirteyim öd oldukça değerli bir ağaç. Hatta en değerlilerinden birisi. Ağaç; odununu etkileyen küften dolayı kendinde salgıladığı yoğun ve güzel kokulu reçinesi nedeniyle çok değerli. Hatta ağırlığına oranla altından 1,5 kat daha değerli. Dolayısıyla tanrıların ağacı, esansı da sıvı altın olarak da bilinmekte.
öd ağacı tarımı |
Unutmayalım yine özel bir ağaç olarak dünyanın en sert ve yoğun ağacı lignum vitae yani peygamber ağacı da var. Ama o konumuz dışı. Özetinde parfümün ilk çeyreği öd temasında, kalan uzun kısmı kırmızı gül temasında gidiyor diyebilirim. Koyu, tatlı, sıcak güller. Mandalina hiç yok gibi. Misk ise çok çok az, çok yerinde kullanılarak ladenin pudramsı reçine tatlılığıyla birleşerek çok dipten balımsı reçinemsi bir aroma ekliyor. Ama çok az. Asıl tema gül baskınlığında öd. En duyulan notalar sırasıyla gül, öd, silhat.
Parfümle ilgili biraz daha objektif olabilmek adına parfümü çevremdeki pek çok kişiye koklattım. Hiç bir şey söylemeden tek sorum “sadece iyi mi kötü mü kokuyor bunu söyleyin” dedim. Hepsinin ilk yanıtı güzel oldu. Çeşitli notalara benzettiler, peki dedim “hafiften bir hacı yağını andırıyor mu?” o an kime bunu sorduysam yüzleri buruşarak bana evet cevabı verdiler. Bende “yani hafif ve rafine, kaliteli bir hacı yağı gibi yani” diye uzattığımda “evet aynen öyle” dediler. Şimdi bu ülkemizde insanların geçmişten gelen hacı yağı ile olan kötü anılarının hala ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Eğer bizler Türkler olarak hacı yağı tipi kokuları hiç bilmesek inanın bu parfümü ilk andan itibaren çok çok severdik. Çünkü gayet sıcak, gül ve öd ağacının reçinemsi tatlılığında çekici bir parfüm. Ama ne yazık ki eskiden gelen anılar nedeniyle az da olsa bazı kişilerin tepkisi "bu hacı yağı mı" olacaktır.
Parfümle ilgili biraz daha objektif olabilmek adına parfümü çevremdeki pek çok kişiye koklattım. Hiç bir şey söylemeden tek sorum “sadece iyi mi kötü mü kokuyor bunu söyleyin” dedim. Hepsinin ilk yanıtı güzel oldu. Çeşitli notalara benzettiler, peki dedim “hafiften bir hacı yağını andırıyor mu?” o an kime bunu sorduysam yüzleri buruşarak bana evet cevabı verdiler. Bende “yani hafif ve rafine, kaliteli bir hacı yağı gibi yani” diye uzattığımda “evet aynen öyle” dediler. Şimdi bu ülkemizde insanların geçmişten gelen hacı yağı ile olan kötü anılarının hala ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Eğer bizler Türkler olarak hacı yağı tipi kokuları hiç bilmesek inanın bu parfümü ilk andan itibaren çok çok severdik. Çünkü gayet sıcak, gül ve öd ağacının reçinemsi tatlılığında çekici bir parfüm. Ama ne yazık ki eskiden gelen anılar nedeniyle az da olsa bazı kişilerin tepkisi "bu hacı yağı mı" olacaktır.
Şunu net belirteyim; kokunun o kötü, bayan, burun kıran, ortamdan kaçma isteği uyandıran buhranlı hacı yağı kokularıyla alakası yok. Ama koku karakteristiği olarak; gerçekten de benzerlik var. Ama misal bu kadar olmasa da ungaro I’de de buna benzer baskın gül yüzünden böyle benzer bir karakter var, onu da hacı yağı diye atıp geçmemek lazım. Bu parfüm 30lardan kalma yoğun esanslı, kaliteli parfümleri andırıyor. Kişisel beğenime göre benim tercihim olmazdı, bunun nedeni de direk koku beğenimin dışında olmasından. Yoksa sevdiğim bir tarz olsa insanların ne dediklerini umursamadan severek kullanırdım. Çünkü Avrupai bir saf parfümden çok da farklı değil. Ayıca yapısı itibariyle kadınlar da saf parfüm niyetine kullanabilir, elbiselerine az miktarda sürebilirler. Gayet kalıcı olacaktır. Ki zaten parfüm de uniseks. Beğenmeyen çıkmadı, bunu da belirteyim. Koyu, şehvet uyandıran bir yapısı var. Ki bu sadece benim düşüncem de değil.
Özetle; odun tabirle, kibar ve çok rafine bir hacı yağı, objektif tanımla, tarzında içeriği ve adına uygun olarak gayet iyi hazırlanmış, kaliteli, sıcak, koyu bir gül/öd temalı parfüm. Bir edt konsantresinde çıksaymış belki daha fazla beğeneni olabilirmiş çünkü gerçekten kuvvetli. Genel yapısı ve kalitesiyle fiyatını rahatlıkla hak eden bir ürün olmuş. Ağır olduğundan az ve özünde kullanılması gereken parfümlerden.
Parfümün fark edilirliği çok az da kullansanız oldukça yüksek. Kalıcılığı da gayet iyi. Benim tenimde çok az kullanmama rağmen 5-6 saat kalıcılığı oldu. Bol kullansam bu süre 3 saat civarı daha uzardı ki gayet iyi. Fark edilirlik tüm bu süre içinde hep belirgin. Ml olarak paranızı fazlasıyla karşılayacaktır ve bir şişenin az kullanımla çok uzun süre kullanılabileceğini düşünüyorum. Çok çok az kullanımlarda, misal 1 hafif püskürtmede hem kendinize hem çevrenize rahatsızlık vermeden severek kullanabilirsiniz. Uygun yaş gurubu 25 ve üzeri diyorum. Daha ziyade sonbahar ve kış kokusu. Yazın kesinlikle olmaz, baharın da ancak ilk serin günlerine uygun. Günün ikinci yarısı veya akşam saatlerinde yakışacaktır.
Bir kez daha söylüyorum sık geçen hacı yağı kelimesine takılmayın, bu; -koku karakteristiğinin- benzemesinden dolayı, direk kokusunun değil. Ben bu kaliteli ve romantik parfümü body kouros gibi tensel hisler uyandıran, gül temasını, sıcak, romantik, hafif karanlık parfümleri sevenlere önceden denemeleri koşuluyla rahatlıkla öneririm. Ama böyle reçinemsi sıcak kokuları hiç sevmiyorsanız, ferah parfümlere meraklıysanız, herhangi bir oryantal parfüme direk hacı yağı tanımlamasını yapıyorsanız uzak durmalısınız. Genel türk kullanıcısı için denemeden kesinlikle alınmamalı diye düşünüyorum. Parfüme haksızlık etmek istemediğim için bu şekilde uzun bir inceleme yazdım, umarım başarılı olabilmişimdir.
Betimlemesel örneklemeler, video, resimler ve bunun ekseriyetinde 29. parçayla da dinlendiği takdirde, kokusunu bilmesem de süper bir atmosfer yarattı yazınız ben de. Tabii gecenin bu saatinde okuduğumun da etkisi yadsınamaz:).
YanıtlaSilPardon 46. parçaymış. Bu arada Olafur Arnalds'la da sizin sayenizde geçte olsa tanıştım. Bunun içinde ayrıca teşekkürler.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş tebrikler.
YanıtlaSilBlack Aoud kullandığım bir parfüm kullanmadan bir insana nasıl koku hissettirilir ancak bu yazıdaki kadar hissettirilir.
Bende bu tarz kokular sevenlere tavsiye ederim Black Aoud'u.
Bu arada söylemeden geçmek istemedim...
YanıtlaSil"kaliteli, sıcak, koyu bir gül/öd temalı parfüm.." çok güzel bir özetleme olmuş.
Markanın öncü referanslarından biri. Aoud içerikli koku seven bayanlara White Aoud tavsiye etmiştim Black Aoud'da beylere tavsiyemdir.
YanıtlaSilKalıcılık ve farkedilirliği denemenizde göreceksiniz.
Çok güzel şeyler anlatılmış görsellikte katılarak tam bir pazarlama usulü olmuş ama hiç kimse kullandım beğendim yada beğenmedim diye yazmamış sonuç olarak belirsizlik hala devam ediyor
YanıtlaSil